“Yazın bittiği her yerde söylenir” gibi söyleniyor 2016’nın
bir türlü bitmek bilmediği.
Ağırlığı, zorluğu ve sona yaklaştıkça kıyıcı biçimde uzadığı
söyleniyor durmadan. Ki, şu satırları okurken bile siz, hâlâ daha
iki uzun gün kalmış olacak senenin devrilip gitmesine.
Bazı annelerin tekinsiz insanlara kızarken, “Boynu devrilsin”
deyişi gibi, bizim de 2016 için böyle diyesim, diyesimiz var sanki.
Ama kime ne yararı olacağından emin değilim bu ilenmenin.
Yazı dediğin işe yaramalı çünkü; sözün, satırın bir hükmü olmalı.
Meselemiz şudur ki, nicedir bundan emin değiliz.
Kelimelerimiz azalmış, suları kurumuş gibi sözümüzün. Azalmış
değil, azaltıldı demek gerekiyor aslında.
Kötülük örgütünün sesi çok yüksek çıkıyor, ondandır bu bizim
kelimelerimizin eksiklendiği duygusu.
Kulakları sağır edecek kadar yüksek, günün her saati, evlere, yaşam
alanlarına kablolarla akacak kadar zorlayıcı, baskıcı.
Kaldı ki, kötülük örgütünün propagandasını yapmak suç değil.
Bilakis ödüllere vesile..“Yüksek sadakat” anlamına gelen HIFI (High
Fidelity) sistemleri de bu yüzden hayli güçlü.
Örgüt üyelerinin birbirine benzeyen alçak, hoyrat cümlelerini her
yerde bağırtacak bir koroya dönüşmesi, tehdit ifadeleriyle iktidar
yanında hizalanmayı reddedenleri listeleyip hedef tahtasına
oturtması da bu ödül düzeninden.
***
Sanki bir mucize olacak da cumartesi gecesini pazara bağlayan o
gece, yani yılın adı değişip 2017 olduğunda aydınlanıp
renkleniverecek her şey.
Böyle olmayacak.
Türkiye, 2016’da düştüğü, dünyada en çok gazetecinin hapiste olduğu
ülke liginden bir günde çıkmayacak.
Milyonlarca seçmenin iradesini temsil eden tutuklu siyasetçiler, 1
Ocak 2017’den itibaren salıverilmeyecek.
Belediyelere atanan kayyımların görevi iki gece sonra
bitmeyecek.
On binlerce kamu çalışanının, bilim insanlarının, binlerce yargıç
ve savcının maddi delilsiz, gerekçesiz görevlerinden ihracı,
hayatlarının altüst oluşu cumartesi gecesi sona
ermeyecek.
Ne yazık ki, 2017’nin 2016’dan devraldığı miras, iyimser olmayı
zorlaştırıyor.
AKP iktidarının hukuktan uzaklaşan uygulamalarının Türkiye’yi
soktuğu riskli zemin, başkanlık süreciyle daha da kayganlaşıyor.
Ekonomik daralma, işsizlik artışı ve son açıklanan tüketici güven
endeksindeki bugüne kadar kayda geçmiş en yüksek gerileme sadece bu
kışın değil, yılın tamamının daha da zor olacağını haber
veriyor.
Meclis’te ciddi bir baskı ortamı altında görüşülen anayasa
değişiklik teklifindeki acelenin, ekonomik daralmanın hanelere,
sokaklara daha fazla yansımadan getirilmek istenmesinden olduğu çok
ortada.
Ama ana muhalefet partisi, dokunulmazlıkları kaldıran anayasa
değişikliğine anayasa aykırı olduğuna onay vermeseydi, bugünkü
ortamın çok daha farklı olacağı da öyle.