Beka, günlük hayatta kullanılan bir kelime
değil.
Kalıcılık ya da ölümsüzlük kelimeleri varken
“beka” demeyiz.
Pazarda, çarşıda, evde, yemekte, dost
sohbetinde kullanmak akla gelmez.
Bu sözcüğü, ihtiyaç duyulduğunda siyasetçi
ağzından duyarsınız.
Beka, 24 Haziran seçim kararıyla birlikte
yeniden dolaşıma girdi.
Seçim demişken demeden olmaz:
24 Haziran tarihinin karakterini, ne erken, ne
de baskın sözcükleri izah ediyor.
Bu tarihte seçim yapma kararının tam karşılığı
“dayatma”dır.
Zaten önüne ardına “beka” kelimesinin
takılması da dayatma etkisini hafifletmeye, rıza devşirmeye dönük.
Kurumların, toplumsal işleyişin bütün ayarlarıyla oynayan bu
tarihin yol açacağı olası tepkiler ancak, haşmetli “beka”
etkisi ile giderilir diye düşünüldü muhtemelen.
Bu yüzden, son günlerde, “beka”
kelimesi duyup gördükçe, kalıcılık, ölümsüzlük değil, bilakis son
derece bu dünyaya ait nimetler canlanıyor gözümün
önünde.
Devlet bekasıyla şu soruya cevap lütfen: Medya,
güvenlik bürokrasisi, ordu, silahlı kuvvetler, polis gücü,
istihbarat her şey ama her şey, hiç olmadığı kadar bu ülkeyi 16
yıldır yöneten iktidarın elinde.
Neydi bekayı muhafazaya mani kudret?
Avukatlar en ücra okullara
gidecek
Önce seçim kazanmak için sistem baştan aşağı
değiştirildi.
Seçim Kanunu, MHP’nin barajı aşamama
olasılığına göre değiştirildi.
Seçmen, mührü pusulanın neresine basarsa bassın
oyu geçerli olacak.
Zarfların mühürlü/mühürsüz olmasının hiçbir
önemi kalmadı.
Bir apartmandaki seçmenler başka sandıklara
dağıtılabilecek.
Vatandaş polis çağırabilecek, polis sandığın
bulunduğu sınıf kapısına dek gelebilecek.
Ve nihayet seçim tarihi iktidar keyfine göre
dayatıldı.
Bu kadar ağır hücum eden bir iktidar dayatması,
toplumda da tedbir ve savunma hali yaratıyor.
Ankara Barosu Başkanı Hakan
Canduran, Deutsche Welle’den Aslı Işık’ın
sorularını yanıtlarken Türkiye’deki 109 bin avukatın eğitimden
geçeceğini açıklamış.
“Avukatlar sandık başına değil,
okullara gidecek. Ücra köşelerde, sandık başında
duran parti görevlilerini bile kapının önüne koyabilen
bir sistem var. Buralara gideceğiz. Bütün
avukatların bu sistemin içinde olacağını
düşünüyorum.”
Doğan Medya devri
‘Rekabet’te
Hürriyet, Posta, CNN Türk, Kanal D ve
diğerleri.
Sanki üzerinden aylar geçmiş gibi değil mi?
Oysa baskın seçimden hemen önce bir numaralı gündem maddesi Doğan
Medya’nın Demirören’e satışıydı.
24 Haziran kararının Cumhurbaşkanı
Erdoğan’a “patron” diyen Demirören’e
devrinin hemen ertesine rastlamasına tesadüf diyelim. Devrin 700
milyon dolar Ziraat Bankası kredisiyle yapıldığını ve Ziraat’ın
hâlâ sessiz olduğunu unutmuş değiliz.
Devir, şimdi Rekabet Kurulu (RK) incelemesinde.
RK, satışın kendisine bildirilmesi üzerine, devir işlemini kamuoyu
görüşüne açtı.
RK sitesinde, devirle ilgili belge, görüş
vermek isteyenlere elektronik bir form sunuluyor. Görüş bildirmek
serbest. Tabii ad, soyad bilgisi ile TC kimlik numarası kontrolü
yapıldığını not düşelim.
Doğan Medya’nın Demirören’e devriyle ilgili
sözü olanlar, 10 dosyaya kadar bilgi, bilge yükleyebiliyorlar. Bir
de önemli not var: Sunulan bilgi, belge ya da görüşün gizli
tutulması talebi varsa, ayrıca belirtilmesi isteniyor.
3. havalimanının akaryakıt limanı
İktidar medyası, 3. havalimanı inşaatının
ilerleyişini, kahramanlık destanı tadında
haberleştiriyor.
Cumhuriyet okuru vahşi liberalizm koşullarında
süren inşaatta son iki ayda dört işçinin daha öldüğünü öğrendi.
“Siz çalışmazsanız yaptığınız işi Nepalli, Özbek işçi
yapar” denildiğini.
Evet gerçek, 3. havalimanının İstanbul
kaynakları ile coğrafyasını tüketip bozarak ilerlediğidir. Bu alana
yapılması planlanan akaryakıt ikmal limanı da sürece
dahil.
Akaryakıt iskele planı, zemin etütlerindeki
çıkan sorun nedeniyle şimdi değişiyor. Yeni planlanan ve
dalgakıranı 100 metre daha uzatan değişiklik, (bianet’teki habere
göre) 2013’te yer teslimi yapan alanın sınırlarının
dışındaymış.
Yeni imar planı askıda.
Bu gelişmeler olurken de 3. havalimanını yapan
beşli ortaklık (Cengiz-Mapa-Limak- Kolin-Kalyon şirketleri) 18
Nisan’da Rekabet Kurumu’na başvurmuş. (18 Nisan, baskın seçim
kararı günü. Hayat devam ediyor tabii.)
Kurul sayfasında başvurulan işlemin niteliği
şöyle belirtiliyor:
“İstanbul Yeni Havalimanı’nın
akaryakıt ihtiyacının deniz yolu ile karşılanması
amacıyla, liman veya iskele yapma ve işletme
faaliyetlerini yerine getirmek üzere,
Cengiz-Mapa-Limak- Kolin-Kalyon Ortak Girişim
Grubu tarafından bir ortak girişim şirketi kurulmasına
izin verilmesi talebi.”
İlginç olan ise şu: Rekabet Kurumu sayfasında
yeni bir şirket kurma izni gibi duyurulan bu şirketin, 2016 yılında
zaten kurulmuş olması.
3. havalimanını yapan beş şirketin 13 Ekim
2016’da kurduğu İga Havalimanı Akaryakıt Hizmetleri AŞ, 16 Ekim
2016 sayılı Ticaret Sicil’de yayımlandı.
Madem ülkenin en büyük projesi bu, soralım:
Kurulmuş bir şirket için neyin izni isteniyor? Başka bir şirket
kurulacaksa, o şirketin mevcuttan farkı ne olacak?