Diyanet İşleri Başkanlığı (DİB), toplumun dini konularda güven
duyduğu en üst kurummuş.
DİB’in “magazinel” bir dille yıpratılmasının, hatta
kapatılması vaadiyle politik malzeme yapılması, toplum nezdinde
kaygı ve endişelere yol açıyormuş.
Bu nedenle toplumun söz sahibi bütün kesimleri, sorumlu davranmaya
ve söylemlerinde daha dikkatli olmaya davet ediliyormuş.
Kim diyor bunları?
Türkiye’deki 66 ilahiyat fakültesinin dekanı.
Evet, YÖK kuruldu kurulalı, neredeyse benzerine rastlamadığımız bir
dayanışma örneği gösteren 66 dekan, birkaç gün önce ortak açıklama
yaptı...
Ve kimse de kalkıp onlara “darbeci” filan
demedi.
Satır aralarından anlaşıldığı kadarıyla, Diyanet İşleri Başkanı’nın
lüks makam aracının haberleşmesi, “magazinel dille yıpratma”ya
giriyordu.
Ki bu yaklaşım bize yabancı değil: Daha önce de Diyanet İşleri
Başkanı Mehmet Görmez, kurum bütçesiyle
ilgili tartışmaları “haddini aşmak” diye
yorumlamıştı.
***
66 ilahiyat fakültesi dekanı, toplumu sorumlu davranmaya davet
ederken unutmuş olabilir; hatırlatalım:
Bütçesi halktan toplanan vergilerden ödenen DİB’in sadece bu
niteliği dahi, kurumu dokunulur ve tartışılır kılar.
DİB hesaplarının, harcamalarının sorgulanmasının dindar olup
olmamakla değil, hukuk devleti yurttaşı olmakla bir ilgisi var.
Eğer böyle olmasa, en az onun kadar anayasal olan, Sayıştay isimli
kurum, DİB’in hesaplarını denetlemezdi.
Mesela, DİB’in “2013 yılına ilişkin Hac ve Umre Hesapları”na
dair denetim sonuçları, aylardır Sayıştay’ın internet sitesinde
duruyor.