“Daha yapılmadan
kazananı belli olan seçimlere
meşruiyet kazandıran
aktörlerolamayız. (...) Güçlü bir
toplumsal muhalefet sergilenmezse,
bundan sonra yapılacak hiçbir seçim
serbest, adil ve eşit
olmayacaktır.”
Bu ifade -ve başlıktaki soruya ilham veren vurgu- bir anamuhalefet
milletvekiline ait.
Yer; CHP’in bayraksız amblemsiz düzenlediği Adalet
Kurultayı.
Eski Maliye
Bakanı Zekeriya Temizel’in
yönettiği “Geçimde
Adalet” başlıklı panelin
konuşmacılarından Faik Öztrak’ın
konuşması, içeriğindeki uyarılar ama daha çok somut öneriler
nedeniyle, özel bir dikkati hak ediyor.
Korkut Boratav, Abdüllatif
Şener, Nesrin Nas, Faik
Öztrak, İbrahim
HalilSugözü, Mete Gündoğan’ın
katıldığı panel, 2019’a hangi ortamda gittiğimize ayna
tuttu.
2019’da yapılacak Cumhurbaşkanlığı seçiminin, OHAL
altında, “bu YSK” ile
ne kadar adil ve eşit koşullarda gerçekleşebileceğini sorduğum
dünkü yazı konusunun, ertesi gün de güçlü ifadelerle tartışılması
ümitvardır.
Kötüye gidişi durdurmak
Şaibeli 16 Nisan referandumu, başlangıcı üç yıl öncesine dayanan
anayasal düzen değişikliği derinleşti. Güçler ayrılığı, yasama,
yürütme, yargı arasında, sembolik düzeyde bile olsa denge denetim
mekanizması, kâğıt üzerinde bir miktar kalsa da
fiilen, “kentsel
dönüşüm” benzeri bir yıkıma uğratıldı.
Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı’na özel görev vererek TBMM’deki
milletvekillerinin dokunulmazlığını resmen ortadan kaldıran; MİT’i
Cumhurbaşkanı’na bağlayan değişiklikler başta olmak üzere,
sistemsel değişikler yapan 694 sayılı son OHAL KHK’siyle de
otoriter tek adam rejimi kurumsallaşmıştır.
Adalet Kurultayı kapsamındaki söz ettiğim panelde Öztrak, kötüye
gidişin 7 Haziran seçim sonuçlarının iktidarın reddiyle başladığını
vurguluyor. Kötüyegidişin
durdurulması için sadece Meclis değil,
meşru her alan ve mecranın sivil toplum
kuruluşlarıyla oluşturulacak
platformların kesintisiz olarak
kullanılması gerektiğinin altını
çiziyor.