Anadolu Ajansı (AA) herkesin nefesini tuttuğu 31 Mart gecesi ansızın kestiği veri akışının hesabını hâlâ vermedi.
Yüksek Seçim Kurulu Başkanı Sadi Güven’in bunalmış bir yüz ifadesiyle canlı yayında heceleye heceleye, “AA benim müşterim de-ğil, benden veri al-mı-yor. Nereden veri alıyor bil-mi-yo-rum” açıklamasıyla fırlattığı ağır töhmeti dağıtacak bir açıklama da yapmadı.
AKP iktidarının medyayı mutlak kontrolü altına almasından bu yana, seçim yayıncılığının zorunlu kaynağı haline dönüşen AA muhtemelen sadece Cumhurbaşkanı Erdoğan’a karşı sorumlu olduğunu düşünüyor.
Ama yanılıyor.
Değil mi ki AA tek kaynaktır, değil mi ki kendi kendine çok güvenilir olduğunun reklamını yapmaktadır, değil mi ki eski adı Basın Yayın Enformasyon Genel Müdürlüğü olan Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığı bütçesinden önemli tutarda kaynak kullanmaktadır.
O vakit AA, bütün ülkeye karşı sorumludur.
Sorumluluğun kapsamında öncelikle seçim tarihlerinde yaptığı yayınların verilerini hangi kaynaklardan aldığını açıklamak vardır:
Bütün sandıkların başında muhabiri mi var, verileri sandık kurulundan mı, güvenlik güçlerinden mi, AKP temsilcilerinden mi, kimden ve nasıl alıyor?
Sadece 31 Mart 2019 gecesini de değil.
Anadolu Ajansı, 24 Haziran 2018’de, 16 Nisan 2017’de (referandum), 1 Kasım 2015’de, 7 Haziran 2015’deki seçim sonuçlarının kaynaklarını da açıklamak zorundadır.
Birbirini izleyen bu tarihlerde yapılan oylamalar bir ülkenin ve o ülkenin nesillerinin kaderini tayin etmiştir çünkü.
Aslında AA’dan beklentimiz basit: Seçim verileri konusundaki merakımızın 5N-1K kuralına göre haberleştirilmesi.