Hepsini listelemek imkânsız.
Kaldı ki, hiçbir adaletsizlik, diğerinden daha
az önemli, daha az anmaya değer değil.
Yine de deneyeyim desem yer yetmez, içiniz
kararır.
Ülkemizin üzerinde, yaraları oluk oluk kanayan
katliamlardan; çocuklara, kadınlara, bilim insanlarına,
gazetecilere, milletvekillerine yaşatılan ağır hak ihlallerinden
oluşan ağır bir hava mevcut.
Gazetecilik ülke tarihinin en karanlık dönemini
yaşarken ve bunu her gün hissederken, bazı “gazeteciler”
tercihini çoktan yaptı.
Ülkenin üzerine çöken ağır havayı solumuyormuş
gibi yapıyor onlar.
Cezaevlerinde işkence, tarikat yurtlarında
çocuklara cinsel istismar uygulanan, bir anda bütün kazanımları
ellerinden alınan eğitimcilerle, kamu görevlileriyle aynı ülkede
yaşamıyormuş gibi.
Çeşit çeşit davranarak/ davranmayarak
yapıyorlar bunu.
Haber saklamak, sırtını dönmek, bütün bu
icraatta imzası olanlara soru sormamak, zoraki gülüşlerle top
çevirmek, çok daha ötesine geçip periyodik kötülükler tasarlamak.
Yaşanan bu ağır tabloda; haksızlık ve adaletsizlikler karşısında
konforunu kaybetmemek için kıpırtısız kalanların, susanların ve top
çevirenlerin payı büyük.
***
İnanın yılın bu son yazısında, “iyi
yıllar, mutlu yıllar” filan demek çok kolay.
Hepsini sizin için diliyorum. Niye
dilemeyeyim.
Ama içinde adalet olmayan bir iyilik, iyilik
değil.
Bebeklerin cezaevine girdiği, çocuk
istismarının arttığı, işkencenin meşru görüldüğü, dinsel
gericiliğin her yerde kol gezdiği bir ülkede hissedilen huzur
gerçek bir huzur olamaz.
O nedenle bir soruyla bitireyim.
(Bu soruyu üzerine alınması gereken kalabalık
bir kitle var.
Hepsinin kendisini bildiğini de
biliyorum.)
Adalet bekleyerek gelir mi?
Bir esrarengiz değişiklik
daha
Devletin yaptırdığı altyapı projeleri ile satın
aldığı hizmet ihalelerine dair mevzuatta sessiz sedasız köklü
değişiklikler oluyor.
Art arda iki yönetmelikte değişen maddeler, bu
alanda kamuda sıkışıklıklar yaşandığının işareti.
İlk kritik değişiklik, geçen hafta ve Borç
Üstlenim Yönetmeliği’yle ilgiliydi. Yazdık. Hazine garantili Kamu
Özel İşbirliği projesinde, “fesih olursa şirketin ve
kreditörün de bu bildirimi yapabileceği, eğer
Kamu İdaresi zamanında yapmazsa, kredi veren
bankanın yaptığı fesih bildiriminin kamu idaresi
yapmış gibi sonuç doğuracağı” düzenlenmişti.
O değişiklik için “Adeta bir KÖİ
projesinde gerçekleşmiş ya da gerçekleşmek üzere
olan bir fesih var da hatta bu feshi yurtdışından
kredi veren bir banka yapmış da ona uygun bir
madde yazılmak zorunda kalınmış gibi izlenim
bırakıyor” dedik.
Yıl biterken bir kallavi değişiklik de Hizmet
Alımı İhaleleri Yönetmeliği’nde yapıldı. 2009 tarihli yönetmeliğin
“tahkim” maddesi upuzun değiştirilmiş. Mesela,
uyuşmazlığın esasına ilişkin hukuk kurallarında (... ...) biçiminde
boşluk bırakılmış ve “uygulanması istenilen ülke
hukuku belirtilecektir” denilmiş.
Keza tahkim dili de Türkçe dışında başka bir
dil olabilecek.
Bir ilginç not da bu değişikliğin 20 gün sonra
yürürlüğe gireceğine dair.
AKP’nin yabancı ülke şirketlerinden satın
aldığı hangi büyük hizmette uyuşmazlık çıktı acaba?
Kaş: Otobana ihtiyacımız yok