Ankara Spor Salonu’nda izlediğim siyasi parti kongre sayısını hatırlamıyorum. Fakat şöyle bir şey olmadı hiç: Lideri, TBMM Başkanvekilliği, bakanlık yapmış bir kadın olan, yeni bir siyasi parti kurulacak. O siyasi parti, binbir engellemenin ardından başkentte ilk olağanüstü kurultayını yapacak. Salonun içinde, dışında binlerce insan kaynayacak. Ve böyle bir kongreye televizyon kanalları ekip göndermeyecek, canlı yayımlamayacak. İlk kez bir siyasi parti kongresinde canlı yayına ayrılan sıralar bomboştu. Saatler sonra birkaç ekip gelse de, siyasette dönüm noktası sayılabilecek İYİ Parti 1. Olağanüstü Kongresi’ni izleyen haberci yayıncı sayısının azlığını, korku dışında bir gerekçeyle izah etmek zor.
***
Oysa tarih gösteriyor ki, bir siyasi oluşumun harekete dönüşüp akacağı varsa, “Başıma bir şey gelir” gibi korkularla işi olmuyor. (Yoksa da ne yapılırsa yapılsın tutmuyor ve eriyip gidiyor.) Saat 10’a doğru gittiğim kongrede salonun içine ulaşabilmek yarım saati buldu. Ülkenin farklı yerlerinden gelenlerin oluşturduğu kalabalıkta, kravatlı, takım elbiseli gençler de vardı, yaşlılar da, başı açık, orta yaş grubu kadınlar da. Dahası İYİ Parti’nin rahat para harcayan bir parti olmadığını, partililerin devlet imkânlarını kötüye kullanarak “taşınmadığını” dikkate alırsak, kendi olanaklarıyla gelen partililerin oluşturduğu kalabalık, kuşkusuz daha anlamlı.
***
Meral Akşener, ilk onbeş-yirmi dakika biraz tutuktu. Yarım saat sonra açıldı. Açıldıkça da forma girdi. Özellikle ekonomik vaziyet ve “FETÖcülük suçlamalarına” yanıt verirken. Söylediklerini haberlerde ayrıntılı biçimde zaten okursunuz. Biri eksi biri artı iki notu paylaşacağım:
-Eksi: Temel hak ve özgürlükler Akşener’in öncelikler sıralamasında üst sıralarda değil. Cezaevindeki gazetecilerden söz ederken bir “emir komuta zinciri içindeki Saray yargısı” tanımı yaptıysa da yaygın ve ağır hak ihlallerine yer vermeyişi dikkat çekti.