Bugün Türkiye Cumhuriyeti’nin İlanının 95. Yılı.
Reddiyenin anlamı yok:
İçimiz bir bayram coşkusunda değil.
Yazması; dile, söze dökmesi güç olsa da gerçek bu.
Bugün kutlayacağımız; Mustafa Kemal Atatürk’ün kurduğu Cumhuriyet
değil çünkü.
Kamu sermayesiyle kamu için kurulan canım kuruluşların destekçi
şirketlere elden çıkarıldığı, köylünün topraksız bırakılıp
sermaye şirketlerinde ucuz işgücü olarak kullanıldığı,
eğitimin dinselleştiği, Ensar’ın baş tacı edildiği, çocuklarımızın
tarikat yurtlarında cinsel istismara uğradığı, bizi yönetenlerin bu
rezilliği neredeyse örtmeye çabaladığı, yargının, yürütmenin bir
kolu haline getirildiği, hak arayan herkesin
şeytanlaştırıldığı, hiçbir şiddet eylemine karışmamış
gazetecilerin, avukatların, siyasetçilerin cezaevine tıkıldığı,
demokrasi kelimesinin unutturulduğu, ortalıkta sayısız kurum, kurul
ve yüzlerce önemli şahsiyetin adı geçse de her kararın bir kişinin
iradesine bırakıldığı bir rejim, bizim Cumhuriyetimiz olamaz.
★★★
Cumhuriyet Bayramı, İstanbul’da yeni havalimanı açılışıyla
kutlanacak.
Daha doğrusu, “en büyük bayram”, “dünyanın
en büyüğü” diye sunulan bir altyapı projesiyle iç içe
geçerek, “başkan”ın dünyaya gövde gösterisine dönüşecek.
Bütçeden devasa kaynak kullanması, yıllar boyu kaynakları yutacak
olması doğayı bozması ve uğruna nice isimsiz yoksul işçinin ölmesi
pahasına yapılacak bu tören.
Gerçekler o alanda gizlenirken, Cumhuriyet değerlerine inançla
bağlı olanların kaybedilenleri yeniden kurma ve çoğaltma ümidi ise
diri kalmayı sürdürecek.
Bizim Cumhuriyetimiz, hizaya girmeyi reddedenler ile var
olacak.