Yedi/yirmidört rejim propagandası yapan televizyon ve gazeteler
kontrollerinde nasılsa.
Nasılsa gerçekler itinayla saklanıyor.
TBMM Başkanı ve İBB Başkan adayı Binali Yıldırım da bu sayede
“Dünyaya, dosta, düşmana mesaj veriyoruz”
diyebiliyor.
Söz ettiği Çanakkale Köprüsü.
Karayolları Genel Müdürlüğü Yap-İşlet-Devret (YİD) yöntemiyle
yaptırıyor. Tamı tamına iki yıl önce ihale edildi.
Köprünün “Kule Keson Temellerinin Yüzdürülmesi”
töreninde “Türkiye gururla güvenle kalkınma hamlesi
içinde” diyor Yıldırım.
Bitmeyen bu hamaseti sorgulamayan alıcı kitlelerinden çok emin.
Sakladığı, söylemediği asıl gerçeklerin, mutlak kontrolleri
altındaki çoğunluk medyasınca hiç yazılmayacağından emin olduğu
gibi.
NEYİ SÖYLEMİYOR?
Yıldırım neyi söylemiyor?
Çanakkale Köprüsü’nü yapan ortaklığa, her biri 15 Euro artı yüzde 8
KDV’den olmak üzere “günlük 45 bin araç garantisi”
verildiğini, bu taahhüdün, günde 45 binin altında araç geçerse
bedelinin bizlerin vergilerinden ödeneceği, anlamına geldiğini
söylemiyor.
Söylese, Çanakkalelilerin bile akıl erdiremediği bu günlük 45 bin
araç hesabının neye göre yapıldığını açıklaması gerekecek
çünkü.
Ama açıklayamaz. Milletten talep ettiği parayı millete izah etmesi
“ticari sır” kapsamında çünkü. Ticari sır da büyük
müteahhitlerin çıkarının, toplumun çıkarından önünde olması
anlamına geliyor bizim ülkede.
Gazeteciliği bitirmek, bunun için kamu bankalarını seferber
etmenin, gazetecileri hapse atmanın, satın alamadıklarını hedef
göstermenin “faydası”nı gördükleri benzersiz
alanlardan biridir işte bu tip haberler.
Bu bilgileri sabah akşam bütün televizyonların verdiğini bir
düşünün…