Aslında
başlık, “Çanakkale Köprüsü’nde de” olmalı.
Uzamasın diye burada anlatmayı seçtim.
Çanakkale Köprüsü, iktidarın Yap-İşlet-Devret (YİD) modeliyle
yaptırdığı kamu projelerinin tamamı gibi, çocuklarımızın geleceğini
rehin alan, onların refahından çalan, eğitimlerine hayallerine
uygun biçimde istihdam edilmelerini önleyen bir proje.
Bakmayın Ulaştırma Bakanı Ahmet Arslan’ın
tekliflerin alındığı canlı yayında projeyi başarı hikâyesi tadında
sunmasına.
Yapılan; kamu kaynaklarını yıllar boyu sömürecek, bize vergi olarak
dönecek, nihayetinde AKP rejiminin Hazine’nin ayağına
taktığı “garanti” prangasına ağır bir halka daha
eklenmesinden başka bir şey değildir.
Çocuklarımızın geleceğini şirket çıkarlarına rehin bırakan sistemi
bir daha anlatalım: Dört ayrı Ortak Girişim Grubu’nun (OGG) teklif
verdiği Çanakkale Köprüsü’nde süreler yarıştırıldı. Yapım ve
işletme unsurlarından oluşan toplam süre uzunluğunda en kısa süreyi
teklif eden, avantaj sağlıyor. Burada en kısa süreyi, 16 yıl 2 ay
12 gün
ile Daelim-Limak-SK-Yapı Merkezi’nden
oluşan OGG verdi. (İkisi Avrasya Tüneli’nden tanıdık.)
Süreye 5.5 yıllık yapım süresi dahil. Yatırım bedeli ise 10 milyar
354 milyon 576 bin 202 TL olarak açıklandı.
Toplantıyı izleyen bir meslektaşımız, -iyi ki- araç başına maliyeti
sordu.
Bakan Arslan “15 Avro +KDV” dedi. Bu
rakamın şartnamede yazılı olduğunu belirtip değişemeyeceğini de
sezdirdi.
Gelin görün ki bunun üzerine toplantıyı izleyen gazeteci
arkadaşlar “Peki, günlük, yıllık verilen araç garantisi
kaçtır?” diye sormadı. 10 bin? 20 bin? 30 bin? Kaç?
Toplantıyı izleyen gazeteci
arkadaşların sormadığı diğer soru
şuydu:
“Hazine araç başına geçiş ücretini Avro üzerinden garanti
ediyorsa, nasıl oluyor da şirketler yatırım bedelini TL
üzerinden hesaplıyor? Yatırım bedeli aslında yabancı
para cinsinden de tepki çekmemek içinmi TL açıklandı?