Anlamak mümkün değil.
Sanki yaptığı kötülüklerin bedelini ödemiş,
Sanki yargılanıp cezasını çekmiş,
Sanki yasakçı anayasasını değiştirmek için kurulan Meclis Komisyonu
iki yıl süren zaman, enerji, para, laf savurganlığında boşa kürek
çekip dağılmamış,
Sanki iki gün sonra birinci yılı dolacak Soma Faciası, 12 Eylül’ü
hazırlayan 24 Ocak kararlarının sonucu değilmiş,
Sanki akademik özgürlüğün canına okuyan YÖK; bir darbe eseri olarak
dimdik ayakta durmuyormuş gibi...
Kenan Evren’e “devlet töreni düzenlenirse
darbe meşrulaşır” gibi bir gerekçeyle Başbakan’a dilekçe
göndermelerdeki naifliğe akıl sır erdirmek mümkün değil.
***
Tabii ki devlet töreni düzenlensin...
Ne müebbet cezası Yargıtay’da kesinleşmeden öldüğü;
Ne de kuru kuruya sırf bir yönetmelik yürürlükte olduğu; o
yönetmeliğe göre cumhurbaşkanlarının ölümü halinde ulusal cenaze
töreni düzenlemek bir kural olduğu için...
Kudretli yıllarında Ankara’nın bütün kebapçılarında takvimli
posteri asılı Kenan Evren için devlet töreni yapılsın ki hakiki
darbenin ne olduğu anlaşılsın.
Kanlı 12 Eylül’ün; aradan geçen 35 yıla rağmen yasakçı anayasası,
sendikasızlaştırması, dinciliği, Kürt sorunuyla hâlâ yaşadığı
görülsün...
Tarih çakıştırma fetişizmiyle sempati
devşirmenin, “Darbecilerin yargılanması”sosuyla tatlandırılan
12 Eylül referandumunun, iktidarı tahkim etmeye hizmet ettiği
anlaşılsın.