TYÇP diye bir model var. AKP iktidarı icat etti.
Köleliğin günümüz versiyonlarından biri.
Toplum Yararına Çalışma Programı’nın kısa adı olan TYÇP’de, devlet
güya işsiz vatandaşa iş bulurmuş gibi yapıyor. Elini cebine
atmadan, kamu hizmeti alanında kendine ucuz işgücü sağlıyor.
Ödemeleri İşsizlik Fonu’ndan yaptığı için, bütçeden para
harcanmamış, kadrolar şişmemiş görünüyor.
Dün Adıyaman’da, işte böyle bir projenin kurası vardı.
50 okul için, 50 temizlik işçisi aranıyormuş. 2 bin 289 kişi
başvurmuş.
Çalışacak 50 temizlik işçisi için kura çekilmiş.
DHA haberine göre çalışma hakkı elde edemeyenler üzülmüş.
***
Ekonomi uzun aranın ardından küçüldü.
Yedi yıl sonra, yüzde 1.8 oranında daralma açıklandı.
Ve lütfen dikkat; bu daralma TÜİK’in hesapları değiştirmesine
rağmen gerçekleşti. TÜİK’in milli gelir revizyonuyla geçen yıl 9
bin 130 dolar olan milli gelir, 11 bin 14 dolara çıktı.
İki kalem oynatmayla 2 bin dolar zenginleştik zenginleşmesine. Ama
bu bile küçülmeyi saklamaya yetmedi.
Küresel bir giyim markasının Türkiye yöneticisi AVM kiralarının
artık ödenemediğini söylüyordu dün ekranda.
Aynı sıralarda da cenaze törenleri bitmiş, anayasa değişikliği
tartışılmaya yeniden başlanmıştı bile.
AKP’nin MHP işbirliğiyle anayasayı değiştirme gayretindeki acele
dikkat çekmeyecek gibi değil.
Bu telaşın; ekonominin daralması, milli gelirin hormonlu hesaplarla
büyütülmesi ile bir ilgisi olabilir mi?
TBMM’ye sunulan 21 maddelik kanun teklifine baktığımızda, ilk
görünen şu:
İşsizlik ve büyüme rakamlarında sergilenen makyaj gayreti burada da
geçerli. Anayasa değişikliği görünümlü metin, köklü bir rejim
değişikliğinin ta kendisi.
Mevcut Cumhurbaşkanı’na -biri fesih olmak üzere- arka arkaya üç kez
seçilme yolunu açan, başbakanı ortadan kaldıran, denetim araçlarını
anayasadan “uçurarak” TBMM’yi kâğıt üzerinde bırakan bir metinden
bahsediyoruz.
Madde gerekçelerin birinde “Cumhurbaşkanının herhangi bir partiyle
ilişkisinin olması, onun görevini yerine getirirken taraflı olacağı
anlamına gelmemektedir” bile yazıyor.
Aklımızla daha beter alay eden ifade ise genel gerekçede.
15 Temmuz kanlı darbe girişimine yapılan atıftan sonra, şöyle
buyurmuşlar:
“Artık yepyeni bir Türkiye, demokrasiye ve millet iradesine canı
pahasına sahip çıktığını tüm dünyaya gösteren bir millet vardır.
Türkiye’nin hükümet sistemini millete ve onun iradesine güveni esas
alan bir şekilde düzenlemek, sadece demokrasi ve hukukun gereği
değil, aynı zamanda milletimizin canı pahasına ortaya koyduğu bir
talep haline gelmiştir.”
Yani?
Gerekçedeki mantığa bakarsanız, 15 Temmuz kanlı darbe girişimine
karşı çıkanlar, Başbakanlık’ın kalkmasını, yasama organındaki
denetim araçlarının yok edilmesini, Cumhurbaşkanı’nın HSYK’nin
yarısını atamasını filan istemişler.