Bakmayın siz Antalya Belek’te hükümet destekli, kamu bankası sponsorlu ve bakan katılımlı Uluslararası Medya Forumu yapıldığına.
Biliyorsunuz zaten güzel ülkemiz, gazeteciler ve gazetecilik faaliyeti bakımından en riskli ülkelerin başında.
Ve -bizim gibi köklü çınar, sınırlı sayıdaki bağımsız gazete ve mecralar dışındakimedya kuruluşları eğer kapatılmamışsa iki seçenekle baş başa:
“Yanıma hizalan” yahut “akıllı ol paşa paşa”.
“Akıllı olmak”, gerçekleri örtmeye karşılık geliyor.
Gerçekler derken, gizli olanını kastetmiyorum. Güpegündüz, sokak ortasında, kent merkezindeki aleni olaylardan söz ediyorum.
Ayaktaki medya kuruluşları “görmediği” için, artık aleni gerçekler dahi duyulup bilinmiyor.
***
Gerçeklerin üzeri örtüldükçe ne olduğunu dün gördük:
Hafta başı Ankara’da hak arayan insanlara müdahale eden güvenlik güçleri, kıyıcı bir şiddet uyguladı.
Ankara’nın orta yeri. Yüksel Caddesi’nde.
65 yaşındaki anne Kezban Saçılık yerde sürükleniyor. Kafasında genç bir polisin botu. O polisi, bir annenin doğurduğu kesin. En azından bundan eminiz.
Ve kafası, polisin botunun altındaki yaşlı kadının, kendi annesinden de büyük olma ihtimali yüksek.
***
Veli Saçılık, bundan 17 yıl önce Burdur Cezaevi’ndeyken “Hayata Dönüş” gibi rezil isimli bir operasyonda kolunu kaybetti.
Kaybetti derken, cezaevi duvarını yıkan dozer kopardı demek istedim. (Koparılan kola ne olduğunu yazmaya, şu anda klavye üzerindeki parmaklarım ve yüreğim elvermiyor. )
Veli Saçılık koparılmış koluna rağmen hayata sıkıca tutundu. Kamu görevlisi oldu. Fakat çilesi bitmemişti. OHAL KHK’siyle ihraç edildi.
Açlık grevinin 75. gününde gözaltına alınan eğitimcilere destek için gittiği Yüksel Caddesi’nde sürüklendi o da.