Ne evlatların ölümünü istememek suçtur, ne de doğası gereği
barışın yanında durması gereken gazeteciliğin yaşamı savunması.
Fakat bugünlerde başkasının evlatlarının ölmesini istemeyenler
“vatan hainliği” yaftasıyla damgalanıyor.
Gazeteyi F-16’nın içinde yapmış, bomba butonuna yazıişleri
salonundan basmış gibi “indik bindik, tepeledik” diye manşet atan
gazeteciler ise herkesten vatansever.
Askerliğini bedelli yapmış yakışıklı oyuncunun, film icabı giydiği
üniformalı fotosunu sosyal medya hesabına iliştirip kahramanlık
mesajları yazması hiç riyakârca bulunmuyor.
Bir diğerininse Ankara’da bir kafeye oturması dahi valilik
kararıyla yasak.
*** Eğer gündem Afrin olmasaydı, biz
bugün, yurtlarında 45 çocuğun istismar edildiği Ensar Vakfı’nın,
Milli Eğitim Bakanlığı ile protokol imzalayan gerici vakıfların
devlet protokolüne alınmasını konuşacaktık.
Gündem Afrin olmasa, 115 kız çocuğunun hamilelik kayıtlarını, bu
kayıtların nasıl örtbas edildiğini, istismarcıların kimler olduğunu
konuşacak, İstanbul Valisi’nin çocuk yaşını kademelendirerek rıza
üreten sözleri öne çıkacaktı.
Gündem Afrin olmasa, günlük 45 bin araçtan, otomobil başına 15 Avro
artı KDV fiyat garantisi bizim vergilerimiz üzerinden verilen
Çanakkale Köprüsü inşaatını Başbakan Binali
Yıldırım’ın ziyaret ettiğini ve orada yine
“Devletin cebinden para çıkmıyor” dediğini anımsatacaktık.
*** Ancak bunları konuşamıyoruz. Bunları konuşamadığımız gibi; 100’ün üzerinde gazetecinin cezaevinde bulunduğu Türkiye’de, Afrin Operasyonu ile birlikte gazete ve televizyonların askeri haber...