Çağlayan Adliyesi’ne girmek, havalimanına giriş yapmaya çok benzer.
Yanınızdaki bütün çanta-paketleri, kamera takibi ve güvenlik gözetimi altında, X-Ray cihazına koyarsınız, ceketinizi çıkarır, ceplerinizi boşaltır ve ihtiyaç duyulursa üst aramasına da tabi tutulursunuz.
Avukatlar ise sade vatandaşı bıktıracak yoğunluktaki bu önlemlerden mu-aftır.
Kimlik göstererek aranmadan içeriye girebilirler.
Yanlarına silah, plastik kelepçe ve propaganda malzemesi alarak, Savcı Mehmet Selim Kiraz’ın odasını basıp kafasına silah dayayan teröristlerin eylemi; ilk bakışta, bu serbestinin bir güvenlik açığına dönüştürüldüğü izlenimini veriyor.
Türk vergi yükümlülerine, 10 yıl öncesinin birim fiyatlarıyla 238 milyon TL’ye mal olan, “Avrupa’nın en büyük ikinci adliyesi”nin dün bir korku ve şiddet platosuna dönüşmesi; sorumluları önce bir “güvenlik açığı” sorunuyla baş başa bırakmalı.
Sonra da oluk oluk para akıttığınız bir kamu binası içinde görev yapan insanlara, o kaynaktan birazını ayırmazsanız, o “büyüklüğün” dönüp sizi vuracağı gerçeğiyle.