İsteme, istek...
Türk Dil Kurumu sözlüğünde, “rıza” kelimesinin karşısında
böyle yazıyor. Rıza aynı zamanda dini bir terim. Kaynağın
birinde “Takdir edilen hükmü sükunetle karşılama”; bir
diğerinde “başına gelen bela ve musibetlere sabredip
boyun eğme” diye geçiyor.
Adalet Bakanı Bekir
Bozdağ, “küçüğün rızası” derken hangi
anlamı kastetmiş olabilir?
Bunun cevabını bilmiyoruz.
Ama bildiğimiz bir şey var: Bugüne dek pek az kavram siyasal
İslamı, onun kurmak istediği düzeni, bu açıklıkta anlatmıştı bize.
Adeta zihnimizde sapsarı bir ampul yandı.
“Küçüğün rızası” dendiğinde:
Hem reşit olmadığı için yasa önünde çocuk sayılan 18 yaşından küçük
bir kızı kastediyorsunuz, hem de regl olduğu için, aslında
çocukluktan çıktığını düşünüp bu netlikte ifade edemediğiniz kız
çocuğunun rızasından söz ediyorsunuz.
Tarihe kayıt olsun ki, sizin rızanız ile bizim rızamız aynı
değil...
Rıza, ancak seçme özgürlüğü varsa insana yakışır.
Rıza gösterilenin dışındaki dünyada seni bekleyen; yoksulluk,
şiddet ve çaresizlikse, o rıza insanlık dışıdır, kabulleniştir,
boyun eğmedir.
Ve biliyorsunuz değil mi, küçük kızların çaresizce kabullenmeyeceği
bir ortamı yaratmak devletin görevidir?
Adalet ise küçük kızlara “düğün dernek” diye şirin
gösterilmeye çabalanan imam nikâhlarına boyun eğdirip rıza
toplayarak değil, onların eğitim almasını sağlayarak dağıtılır.
Biliyorsunuz?
TL erirken Atatürk’e bakmak
Cumhuriyet’in susturulmak istendiği bu dönem, dostlarımızı tanıma
konusunda benzersiz bir zemin yaratıyor.
Gravür sanatçısı Şükrü Ertürk, bu
kıymetli dostlarımızdan biriymiş meğer.
Kendisi, Cumhuriyet’in biricikliğini adında yansıtan bir kurumdan
emekli:
Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası.