‘Seçim ekonomisi uygulasaydık hedefleri
tutturamazdık’ dedi Hazine ve Maliye Bakanı Berat
Albayrak.
Bakan’ın iddialı konuşmasına kuşkusuz engel yok. Ama tutmuş görünen
ekonomik hedeflerin “tutturulma” biçimleri
konusunda soru işaretleri içermeyen bir güven ortamı da yok.
En basitinden milyonlarca insan aynı mutfak alışverişine bir ay
arayla daha yüksek bir fatura ödüyorken, aralık ayı enflasyonunun
önceki aya göre düşmesi kimseye inandırıcı gelmiyor.
Veri ve istatistik kalitesinden kuşku duymak kötüdür. Ama bugün
Ankara’da TÜİK’in özellikle taşra teşkilatında bölgesel özellikleri
dikkate alarak derlediği fiyat ve verilerde usul değişikliğine
gidildiği, fiyat alınacak işletme listelerinin Ankara’dan
belirlendiği konuşuluyor. Dolayısıyla, planlı olarak daha ucuza mal
satan kuruluş fiyatlarının baz alınması halinde bu verilerin,
enflasyon hesabına daha düşük yansımasının doğal olduğu.
‘BAĞIMSIZ’ MERKEZ NE KADAR BAĞIMSIZ Eğer
seçim ekonomisi uygulanmıyorsa, yıllık genel kurulunu daima nisan
ayında yapan Merkez Bankası’nın “bayram değil seyran
değil”ken 18 Ocak’ta olağanüstü genel kurula giderek
kârını Hazine’ye bu tarihte aktarması kararı aldığı da hemen
cevaplanması gereken bir sorudur. (Karar, 2 Ocak tarihli Ticaret
Sicili’nde yayımlandı.)
“Merkez Bankası bağımsız, kendi kararını kendisi
alır” filan denilecekse enerji kaybı, faiz artırımı
gerektiğinde bundan kaçtığı için değil sadece.
Bu kurumda yıllarca başkanlık yapmış Durmuş
Yılmaz, sosyal medya hesabında aynen şunu yazdı:
“Ocak ayında yüklü borç geri ödemesi, memur maaş ödemeleri
vardır. Dolayısıyla hükümet faizleri artırmamak için MB’dan gelecek
kaynağı öne çekmek istemektedir. Peki ne kadar kaynak gelebilir?
MB’nın yüksek kâr ettiği yıllarda ekonomi kötü yönetilmiştir
ve/veya ekonomide kriz vardır. MB kârı özel sektörden kamuya kaynak
aktarımıdır. (…) Sonuç olarak şer...