"Eline tutuşturmak” diye bir deyimimiz var bizim. Sözlük
karşılığı, “Karşısındakinin isteyip istemediğini düşünmeksizin
verivermek.”
Gerçekten de “eline tutuşturmak” dendiğinde, eylemin tek
taraflı olduğunu; yanı sıra tutuşturulan kimsenin rızasının
aranmadığını hissetmek için, öyle oturaklı hukukçu olmaya pek gerek
yok.
Sevgili Can ile
Sevgili Erdem hakkında hazırlanan 473
sayfalık iddianamede geçiyor bu deyim.
İki arkadaşımın, yazdıkları haberler nedeniyle cezaevinde ölmesi
gerektiğini öngören, “intihalli ”iddianamenin 211. sayfasından
aktarıyorum:
“Beyanlardan da anlaşılacağı üzere şüpheliler, ellerinde somut
hiçbir bilgive belge olmamasına rağmen FETÖ/PDYTerör Örgütü’nün,
aracılar vasıtasıyla ellerine tutuşturduğu görüntüler üzerinden
Türkiye Cumhuriyeti Devleti ve hükümetini terörle ilişkilendirmeye
girişmişler, bu amaç doğrultusunda bilinçli ve sistematik olarak,
gerçeklikten uzak/kurgu yazılar kaleme almışlardır.”
İddianameyi okurken Can ile Erdem’i, bambaşka işlerle uğraştıkları
bir sırada, hangi köşeden nasıl belirdiği anlaşılmayan ve işleri
bittikten sonra olay mahallini koşar adım terk eden birtakım
aracıların koşa koşa gelip ellerine “görüntü
tutuşturulurken”hayal etmeye çalıştım, olmadı.
***
Hukuksal değerlendirmelerde, genellikle fakültenin ilk yıllarında
öğretilen ve sonrasında ister yargıç, savcı, ister avukat olunsun,
sıkça rehberliğine başvurulan yalın ve yaygın bir kriter
vardır:
“Hayatın olağan akışı.”
Can ile Erdem’in cezaevinde ölmeyi hak edecek kadar ağır bir suç
işlediklerine kanaat getirirken biri 56, diğeri 49 yaşında her
ikisi de meslekte çeyrek yüzyılı devirmiş iki
gazetecinin, “eline
tutuşturulan” görüntülerle “gerçeklikten
uzak/kurgu”yazılar kaleme almasının, hayatın olağan akışına pek
uygun olmadığını öngörememek ne kadar talihsiz bir durum.
Talihsizlikler bununla sınırlı değil. Bir köşe yazısı hacmini epeyi
aşacak uzunluktaki listeden, vahim bir örnek daha
aktaralım:
Can ile Erdem, 26 Kasım 2015 tarihinde tutuklandılar. Tutuklama
kararının, Basın Kanunu’ndaki 4 aylık süre geçmesi nedeniyle
usulden sakat olduğuna ilişkin itiraz dikkate alınmadı. Bu
itirazın, hukuken ne kadar ciddi nitelik taşıdığı ve ağır sonuçlar
doğurma ihtimali bulunduğu, iddianame ortaya çıkınca
anlaşıldı.
Hatırlayalım: Can, 29 Mayıs 2015, Erdem ise 12 Haziran 2015 tarihli
haberleri nedeniyle suçlanıyor. 4 aylık soruşturma süresinin
aşıldığı her iki haberin tarihi için de tereddütsüz.