Çok zor ve ağır bir haftaya giriyoruz.
Yüksekova’da devlet diliyle “temizlik” yapılacak. 20 bin asker
polis ilçeye konuşlanmış. Sevk edilen zırhlı araçlar ve personel
için kurban kestirilen ve iki ay süreceği duyurulan bu
“temizlik”in, kaç masum sivilin ölümüyle sonuçlanacağını
bilmiyoruz. Bildiğimiz, kuşatılmış medya ile ötekileştirici devlet
dilinin toplumsal algıyı ve psikolojiyi tehlikeli ölçüde
keskinleştirmiş olması.
Dün tanık olduğum ortamı paylaşacağım.
Salonun değişik noktalarından ıslıklama ve yuhalama seslerini
duydum. Aynı anda ön taraflardan bozkurt işaretleri yapıldığını,
“devlet katletmez” denildiğini, daha sonra öğrendim.
İstanbul Tabip Odası’nın Basında Sağlık Ödülleri töreninden söz
ediyorum.
Internet haberciliği dalında ödül alan Dicle Haber Ajansı’na (DİHA)
ödül verilirken yaşanan protesto, törenin olumlu, yumuşak havasını
bir anda tersyüz etti.
DİHA, İstanbul Haber Şefi Zuhal Atlan ödülü alırken, çatışmalı
sürecin başladığı temmuz ayından bu yana 30 kez sansüre
uğradıklarını söyledi ve “Kürdistan’da devletin katlettiği
insanları gösterdiğimiz için sansürleniyoruz” dedi.
Neredeyse tamamını hekimlerin doldurduğu salonda, bir anda ıslık ve
yuh sesleri yükseldi. DİHA’nın haber şefi Atlan cümlesini
tamamlamakta güçlük çekerek, sahneden alındı ve plaketini göğsüne
bastırarak salondan koşar adım uzaklaşmak zorunda kaldı.
Ödül sevinci gibi özel bir duyguyu paylaşmak üzere toplanılan
ortam; saniyeler içinde incitici, bir o kadar ürkütücü bir
atmosfere dönüştü. Sadece meslektaşımız için değil, bu protestoya
tanık olan ve o protestoya itiraz eden çok sayıdaki diğer hekimler
açısından da.