Günlerden 20 Temmuz 2016’ydı. Ülkenin Cumhurbaşkanı, olağanüstü
hal (OHAL) kararını duyurdu. Anayasaya dayandıklarını söyledi;
hatta madde numarası verdi:
“Darbe girişiminde bulunan terör örgütünün, tüm unsurlarıyla ve
süratle bertaraf edilebilmesi için, anayasanın 120. maddesi
uyarınca 3 ay süreyle”...
Yani: Anayasa m.120 olmasa, iktidarın OHAL ilan etmesi
imkânsızdı.
***
120. maddeden sonra 121 geliyordu.
Diyordu ki üçüncü fıkrada:
“Olağanüstü hal süresince, Cumhurbaşkanının başkanlığında toplanan
Bakanlar Kurulu, olağanüstü halin gerekli kıldığı konularda, kanun
hükmünde kararnameler çıkarabilir.”
Kamu çalışanlarını soruşturmasız ihraç ederken, belediyelere kayyım
atarken, kurumları kapatırken, mülkiyeti devrederken, -yetkisiz
biçimde- kanunları değiştirirken, hep ama hep anayasanın bu
maddesine dayandı AKP iktidarı.
Yani: Anayasa m.121/3 olmasa, iktidarın -sayısı şimdilik sekiz-
kanun hükmünde kararname (KHK) çıkarması imkânsızdı.
***
Fakat madde orada bitmiyordu. İktidarın, o madde orada yazılı
olmasa, OHAL kararnamesi çıkaramayacağı madde 121/3’ün devamı
vardı:
“Bu kararnameler Resmi Gazete’de yaymlanır ve aynı gün TBMM onayına
sunulur; bunların Meclis’çe onaylanmasına ilişkin süre ve usul,
İçtüzük’te belirlenir.”
Anayasanın adres gösterdiği İçtüzük, konuyu 128. maddesinde gayet
detaylı düzenlemiş ve -mealen- şöyle demişti:
“Ey Meclis, OHAL kapsamında bir KHK önüne geldiğinde, ne yap ne et
aceleyle bunu hemen öne al. Kanun tasarı ve tekliflerinden önce
görüş. En geç 30 gün içinde karara bağla. Ey Meclis Başkanlığı,
eğer 20 günde Komisyon’da görüşülmezse, o OHAL KHK’sini doğrudan
genel kurul gündemine al.”