“En temel yanılgılarımızdan biri, karar alıcıların mantıklı,
kurallı düşündüğünü sanmak” dedi telefondaki ses.
Kamuda uzun yıllar önemli görevlerde bulunmuştu. Köklü, toplumla
bütünleşmiş, büyük sermayeli kamu şirketlerinin bir çırpıda Türkiye
Varlık Fonu’na (TVF) devredilişini konuşuyorduk.
Son devirler, TVF ile birlikte devredilen kurumları da denetim
dışına çıkardı. TBMM adına Ziraat Bankası’nı, Halkbank’ı, BOTAŞ’ı,
TPAO’nun hesaplarını denetlemeyecek, bir Sayıştay’ın, zaten işlevi
tartışılan yasama organına ölümcül darbe indirdiğini söyledim.
Bunun üzerine yazının girişindeki sözü etti ve “acil
konunun” başka olduğunu söyledi.
***
TVF yasası, iktidarın kaba aritmetik dayatmasıyla hızla
çıkarıldığına göre, özel yetkili bu şirketin içinin birtakım
devirlerle doldurulması bekleniyordu tabii. (Nitekim yılbaşı
haftası yayımlanan OHAL KHK’siyle Milli Piyango ve Türkiye Jokey
Kulübü gelirlerinin Fon’a devri ilk adımdı.)
Ancak son operasyonun zamanı, zincirleme niteliği ve ölçeği,
telaşlı bir önceliği düşündürüyor.
***
Zincirleme nitelikten kastım şu:
Şok etkisi yaratan ilk 9 şirket, genel müdürlük ve bankaların
devri, akşam saatlerinde yayımlanan mükerrer Resmi Gazete’de
duyuruluyor.
Ne zaman? Cumhurbaşkanı ile Başbakan’ın baş başa görüşmesinin hemen
ardından.