AKP iktidarına, iktidarını bir rejime dönüştürmüş olmak yetmiyor.
Ülkenin doğusu ile batısını, apayrı gündemlerle bir karpuz gibi ikiye bölen; insanlarını hiç olmadığı kadar kutuplaştıran onca baskıcı uygulama ve kıyıma rağmen, henüz mutlak keyfiliği, denetimsizliği tek şahısta kayıtsız şartsız biçimde toplayabilmiş değil.
Rejimin, hâlâ bir nihai hedef olarak bu ölçüsüz keyfiliğe ihtiyacı var. Muhtelif“sopa”larla herkesten, her kesimden mutlak biat talep etmesi, toplumsal-kamusal niteliğe sahip her organizasyonu, bu yüzden karşısında süt dökmüş kedi gibi, elleri önünde birbirine bağlı görmek istemesi bu ihtiyaçtan kaynaklanıyor.
Biatın mutlak olması da yeterli gelmiyor. Kurumsal belleğe, genlere iyice nüfuz etmesi, sürekli olması gibi bir derdi de var rejimin.
O dert biraz 2001 krizinin ardından başlatılan restorasyon sürecindeki bir tercüme kavramı hatırlatıyor:
“Sürdürülebilir”. Misal bir defalık ekonomik büyüme yetmez, bir başarıdan söz edebilmek için üst üste yıllarca sürmesi gerekir.
AKP rejiminin kurumlardan talep ettiği, her an süklüm püklüm hazırolda durulması arzusu işte böyle “sürdürülebilir biat”a karşılık geliyor. Nedir; rejime karşı bir kere“evet efendim, siz nasıl isterseniz öyle olsun efendim” demek yetmez. Bunun sizden istenmesini beklemeden, istendiğinde de ikiletmeden yerine getirmeniz gerekir.
***
Sürdürülebilir biatı sağlamak için de yaşınız, konumunuz ne olursa olsun “usluçocuk” rolünün hakkını vermeniz gerekir.