Adının başında Devlet olan demiryolu işletmesi sorumluluğundaki
Ankara-Konya Yüksek Hızlı Treni’ne (YHT) binen 9 kişi artık
yaşamıyor.
Ailelerin acısını yalnızca kendileri biliyor.
Devrilen vagonlarda ezilerek düşerek yaralanan onlarca yolcu
hastanelerde tedavi görüyor. Belki bir bölümü yaşamları boyunca
kazanın iziyle yaşayacak. Psikolojik travmalardan başka.
Anayasal ve yasal haklarını aramaya kalkanların “terörist” diye
yaftalandığı. Bu yaftayı yapıştırmaya hazır bir parti medyasının
her daim tetikte durduğu bu siyasi iklimde, iktidarın yurttaşlardan
beklediği, boynunu büküp kaderine razı olması.
Oysa unutmayalım: Sinyalizasyon sistemi tam olsaydı, kaza görünümlü
bu ihmal cinayeti meydana gelmeyecekti. Hal böyleyken tam da
beklendiği üzere, hareket memuru, makasçı üç demiryolu çalışanı
apar topar tutuklandı.
Peki, yüksek hızla giden bir trenin olmazsa olmazı sistemi
kurmayanlar?
Dün savcılık soruşturmasının kamu görevlilerini de içine alacak
biçimde genişletildiğini öğrendik.
Fakat ne tuhaftır ki aynı saatlerde bir başka haber daha geldi.
TCDD yeni kurallar getirmiş, günün ilk saatlerinde demiryolunda bir
sorun aksaklık var mı diye yola çıkan, işi bu olan kılavuz trenler
kalkmıştı.
Peki sinyalizasyon sistemi de olmadığına göre kim yapacaktı bu
görevi?
İlk sefere çıkan YHT …
İnanılır gibi değil ama öyle. Peki nasıl yapacaktı? Ankara’dan
çıkan tren sinyalizasyonun olmadığı Sincan’a kadarki 25 km’lik
hatta 50 km ile giderek.
Yani YHT makinisti bakacak ki Sincan’a kadar bir tehlike yok, o 25
km’yi kazasız gitti, hızını 160 km/saat’e çıkarabilecek.
Adının başında devlet olan, varoluş, kuruluş sebebi, vatandaşına
ulaşım hizmeti götürmek olan bir kurumun yolcusuna denek muamelesi
yapması değilse nedir bu? ★★★ Nitekim, dün ortak basın açıklaması
yapan Birleşik Taşımacılık Çalışanları Sendikası ve TMMOB-İKK (Türk
Mühendis ve Mimar Odaları Birliği- İl Koordinasyon...