Her ağaç, dokunduğu hayatlarla çoğalıyor. O yüzden sokakta dahi
bir ağaç kesilse kuruyor hayat. Serinliğini, göğe resmettiği
dallarını alıp sonsuza dek kayboluyor gölge. Aciliyeti olmayan
havalimanı uğruna bir ormanın, tarım alanlarının yok edilmesi ise
hepimize karşı işlenen büyük bir suç. En çok da yaşam alanına
destursuz girilen ve “uygarlık” adına birkaç yıla
kalmadan taşeronlaşacak köylüye karşı.
Bu köşede bir buçuk yıla yayılan aralıklarla okuduğunuz 3.
Havalimanı yazılarını, bu önceliklerle yazdım. Projenin ürettiği
diğer sorunlar doğa katliamından sonra
geliyordu. (Zaten doğayı bozacak doğada ölçekteki
bir işin hukuki, finansal ve teknik sorunlara yol
açmaması imkânsız.)
3. Havalimanı bu köşede hangi nedenle yazıldıysa, İGA
CEO’su Yusuf Akçayoğluröportajı
da aynı gerekçeyle yapıldı. Taammüden canına kıyılan bir doğa
parçası adına projeyi yürütenlere soru sormak, gazeteciliğe dahildi
çünkü.
Cumhurbaşkanı düzeyinde sahiplenilen, millete küfreden müteahhidin
yer aldığı bir projede, sorularımın, Kuzey Ormanları’na dalan
hızarları durdurmayacağını bilsem de yanıtların, tartışma zeminini
güncelleyeceğini düşündüm. Öyle de oldu.
- Ağaçları şirket için bir devlet kuruluşu Orman Bakanlığı’nın
kestirdiğini öğrendik.
- Bunun için ayrıca ihaleler açıldığını, ağaç kesimi için kamudan
özel kişilere fon transfer edildiğini.
- İGA’nın uluslararası nitelikte yeni bir ÇED raporu
hazırlattığını.
- Ve şirketin açılan davalardan hiç etkilenmeden işi
sürdürdüğünü...
Röportaja yazmadığım notu burada paylaşayım:
Orada ağaç kesip başka yerde ağaç dikmenin, endemik bitkilerin
tohumlarını nakletmenin, kaplumbağa taşımanın, şirkette ÇED birimi
oluşturmanın merhamet duygusu, doğa sevgisi değil, proje için
ihtiyaç duyulan büyük krediyi bankalardan sorunsuz almakla ilgisi
var. (Bu noktada, kreditör kuruluşların Kuzey Ormanları’nın
yokoluşunu sorun etmemesini dikkat çekici buluyorum.)
***
Konumuzla ilgili, değerli bilim insanı, mimar, mühendis, antropolog Prof. Bozkurt Güvenç’ten e-posta aldım. Röportajı dikkatle okumasına karşın, yanıtlardan bir şey anlayamadığını, Akçayoğlu’nun, “Yaptığı işi, görevinin gereği olarak teknik, mühendislik, ihale ve müteahhitlik kavramlarıyla savunduğunu, ancak konunun ne ekolojik ne de hukuki sorununa değinmediği”ni belirtip, “Umarım ve dilerim okuyucularınız ikna veya tatmin olmamıştır” diyor.