2009’da yazmaya başladığım “Libya ile Türkiye’nin karşılıklı kıyılarının olduğu ve deniz yetki alanları sınırlandırma anlaşması imzalamalarının siyasi, ekonomik, hukuki ve güvenlik boyutları açısından her iki devletin de faydasına olduğu”na dair bilimsel makalemle başlayan süreç, 10 yıllık meşakkatli bir mücadeleden sonra 27 Kasım 2019’de "Libya-Türkiye Deniz Yetki Alanları Sınırlandırmasına İlişkin Mutabakat Muhtırası (Antlaşması)"nın imzalanması ile sonuçlanmıştı.
18 yıllık ilmek ilmek çizmiş olduğum Mavi Vatan haritasına uygun şekilde belirlenen Türk ve Libya Münhasır Ekonomik Bölge (MEB) sınırı her iki devletin de faydasına olmuştur.
TÜRKİYE’NİN EKONOMİK YÜZÖLÇÜMÜ 4’TE 1 BÜYÜMÜŞTÜR
Türkiye, Doğu Akdeniz’de öngördüğü 189.000 kilometrekarelik
MEB’inin tabir yerindeyse batı çitini çekmiş ve esasen Türkiye’nin
ekonomik ülkesinin yüzölçümünü 4’te 1 büyümüştür. Belki bugünkü
nesiller yapılan bu antlaşmanın şimdi pek farkında olmayabilir ama
gelecek nesillerin denizlerimizden çıkan kaynaklarla elde
edecekleri zenginlikler nedeniyle bu antlaşmada emeği geçen herkesi
rahmet ve şükran ile anacaklarından eminim.
Israrla kendisini Japonya, Filipinler, Endonezya gibi bir takımada (archipelago) devleti gibi sunmak suretiyle deniz sınırlarını en uçtaki adalarından çizmeye çalışarak kıyıdaş devletlerin haklarını gasp etmeye çalışan Yunanistan’ın hileli oyunu bozulmuştur. Yani, Yunanistan ve GKRY ikilisinin Türkiye’yi Antalya Körfezi’ne hapsetmek ve Girit Adası’nı esas alarak Libya’nın deniz alanlarını da çalmak için öne sürdükleri Sevile Üniversitesi haritası da çöp olmuştur.
TÜRKİYE, ETKİLİ BİR KAMU DİPLOMASİSİ YAPMADI