Türk yurdu yani “Gökyurt Konağı” olan Kerkük konusunu konuşurken öncelikle meselenin Kerkük değil, “Musul Vilayeti meselesi” olduğunu vurgulamak gerekir.
Birinci Dünya Savaşı'nda, Lozan Antlaşması ve sonrasında konuşulan konu ve meselenin, içinde Kerkük’ün de bulunduğu, “Musul Vilayeti” olduğunu tarihi belgelerden kolayca anlıyoruz.
Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin daha yeni kuruluğu günlerde “Musul Vilayeti” meselesi Türkiye’yi İngilizler ile neredeyse savaş noktasına kadar getirmişti.
1926 yılında anlaşma ile belirlenen “Brüksel hattı” da Musul sınırları idi. Türkiye’ye bu anlaşma ile verilen pay da Kerkük’ün de içinde bulunduğu Musul Vilayeti petrollerindendi.
Dolayısıyla değerli Zekeriya Kurşun Hocamızın da ifade ettiği gibi;
“Erbil, Süleymaniye, Sincar, Tavuk, Tuzhurmatu, Telafer vesaire ve
en önemlisi Kerkük de Musul Meselesi'nin içinde yer almaktadır.
Bizim bu meseleyi küçük parçalara bölerek okuma lüksümüz yoktur.
Coğrafya da, tarih de, bölgenin jeopolitiği de buna müsaade etmez.
Zira coğrafya bu bölgenin kaderini bütünleştirmiştir.”
IRAK TÜRKLÜĞÜNE GİYDİRİLEN ATEŞTEN GÖMLEK VE ÇOK BOYUTLU KISKAÇ