Mahallî seçimler yaklaşıyor, fakat seçim heyecanından eser yok. En azından Ankara’da böyle. Ankara’da muhalefetin adayı kıdemli. Bir önceki seçimde beklenmedik şekilde az bir oy farkı ile kaybetmişti. Kazanan ise, halkın önemli bir kısmının zarureten oy verdiği, hatta “elim kırılsın” diyerek seçtiği bir isimdi. Sonucu ne oldu? Az farkla seçilen, bütün ayak diremelere rağmen görevi bırakmak zorunda kaldı; fiilen koltuktan düşürüldü. Eskiden bu fiile “ıskat” bu duruma düşene de “sâkıt” denirdi, yani “düşük”! Seçimli toplumlarda esas olan, seçilenin görevini bir sonraki seçime kadar sürdürmesidir. Bu temel prensip neden Ankara örneğinde kimse tarafından savunulamadı? Bizzat görevden düşürülen başkan neden böyle bir haklılık içinde direnemedi? Çünkü mesele tek açıdan bakılamayacak kadar çok boyutlu. Meselenin diğer tarafı: Onu seçenler neden hiçbir itiraz sesi yükseltmedi? Eski başkan her şeye rağmen göreve devam etse idi, hiç şüpheniz olmasın ki, yine adaylık için olmadık şeyler yapacak ve meşhur şantaj taktikleri ile bunu belki de başaracaktı. Bu defa millet geçen seçimde olduğu gibi “elim kırılsın” demeyecek, gereğini yapacaktı.