Türkiye’de din veya ona bağlı değerler konusu Cumhuriyet’ten sonra bir anlayışa göre kesin olarak çözülmüştü. Dinin değerler alanındaki görünürlüğü tamamen ortadan kaldırılmalıydı. Din örtünmeyi emrediyordu, alabildiğinde açılmalıydı; din içkiyi men ediyordu, içki tüketmek değer haline getirilmeliydi. Din ahlâkı zorunlu kılıyordu, ahlâk önemsizleştirilmeliydi. Bütün bunlar gerçekte laiklikle ilgili uygulamalar mıdır? Doğrusu laiklik, yani 1920’lerdeki ifadesiyle “lâdinilik”, işin merkezindeydi, fakat Kâzım Karabekir Paşa’nın kayda geçirdiğine göre, şimdiki CHP’nin kökü olan Cumhuriyet Halk Fırkası yurt sathında lâdini (dindışı) ve lâahlâkî (ahlâkdışı) klüpler kurmaya başlamıştı! Bu uygulamadan Cumhuriyet laikliğinin anlamını çıkarın bakalım! Dinin reddi, ahlâkın reddi. . . İnsanın sadece fizikî varlığının esas alınması. Pozitivizmle pragmatizmin baş tacı edilmesi. Dindarların bu dönemlerdeki var olma mücadelesi aynı zamanda ahlâkın ikamesi mücadelesi idi.