Yazarlık o kadar genel bir kelime ki, metin yazarları, söz yazarları, tarifname yazarları, muhabirler, muharirler… gibi bazıları edebiyatla alâkası olmayanlar da bu kelime kapsamında yer alıyor. Edibin, edebiyatçının bu kelimenin kapsamına girmesi çok yeni, 1970’ler veya en fazla 1960’larda. Yazarlığın sanat tarafı, edebiyatçılık doğrudan yaşla ilgilendirilebilir mi? Elbette belli bir bilgi ve kültür seviyesine ulaşmak, olgunlaşmak zaman ister. Fakat istisna sayılmayacak bir hayli edebiyatçımız, şairimiz genç yaşlarda edebiyat âlemimizin yıldızı olmuşlardır. Türk edebiyatının en büyük şairleri yirmili yaşlarda büyük eserler ortaya koymuşlardır. Bâkî, Fuzulî, Şeyh Galib, Ömer Seyfeddin, Necip Fâzıl ilk aklıma gelenler. Hele Galib Dede… “Dede” sanmayın ki onun yaşıyla ilgili bir tâbirdir. O bir Mevlevî şeyhidir. Yirmili yaşlarda dede olmuştur! Henüz 25 yaşında iken, bir iddia genç Galib’in ilhamını zirveye kanatlandırır, ortaya edebiyatımızda bir infilak olan Hüsn ü Aşk çıkar. Bu mesnevinin türkçenin dünya şaheserlerinden olduğunda şüphe yok.