Mehmed Âkif’in vefat yıldönümüne yakın günlerdeyiz. Bu günlerde boş övgüler yanında yerli yersiz eleştiriler de piyasayı kaplar. Birkaç yazıda son yıllarda müzminleşen bazı tenkidler üzerinde durmak istiyorum. Bu konularla ilgili daha önce de yazdık, fakat bugünün kısır okur yazarlık ortamında tekrarına ihtiyaç var. İki asırlık temel meselemiz: Yaşadığımız asırda müslüman kimliği ile var olmak! Aydınlar arasında Batı medeniyetine tam mânasıyla teslim olmaktan başka çare kalmadığı fikrinin hâkim olduğu bir dönemde iki önemli isim, hayatlarıyla, eserleriyle ve mücadeleleriyle bu anlayışa itiraz ettiler: Mehmed Âkif ve Yahya Kemal. Bu iki cevap esas itibarıyla birbirinden çok farklı mahiyette değildir. Mehmed Âkif, Türkiye’de pozitif ilim tahsil etti; ilk açılan Baytar mektebinde okudu. Dünya kavrayışında bu tahsilin önemli rolü olduğu söylenebilir. Pozitivizmi benimsemedi, fakat pozitif metodları, yaklaşımları, aklîliği ön plana aldı. İslâmı anlayış ve anlatışında da bunun tesiri görülebilir.