“Derin vurdu kazmayı”- Talip Apaydın
20. yüzyılın başında art arda gelen zorlu savaşların kızgın
ateşinden yeni bir rejimle çıkan Türkiye, cumhuriyetin büyüme
sancılarını duyuyor, toplum sosyal, kültürel ve ekonomik yönden
değişime uğruyordu. Avrupa’nın 1800’lerin başlarında tanıştığı
makine, bu topraklarda 100 sene sonra kendini gösteriyor,
modernleşen Türkiye aradaki farkı kapatmak istercesine sanayi
hamlelerine hız veriyordu. Orhan Kemal köylü insanın kentli bireye
dönüşmeye başladığı böyle bir tarihsel sürecin içinde belirmiş,
romanlarıyla bu dönüşümün insan üzerindeki trajik etkilerini
irdelemiştir.
Yaşar Kemal’in “ustam” dediği Orhan Kemal, Türk romanını köy
romanından taşırmış, kahramanlarını şehirle tanıştırmış ve romana
yeni bir yol açmıştır. Romanın toplumsal dönüşümle paralel
ilerlediği bu süreçte Orhan Kemal gerçekçiliği öncü bir rol
üstlenecektir.
Orhan Kemal’in yaşamı ile eserleri arasında derin bir bağ vardır.
Orhan Kemal ancak orta üçe kadar okumuştur. Yaşama önce
fabrikalarda atılır, sonra okuma bilinci kazanır, en son yazmaya
yönelir. Onu okumayla tanıştıran da fabrikada tanıdığı bilinçli
işçilerdir: “‘20 yaşındaydım… Kafam bir türlü çözemediğim
sorunlarla yara olmuştu… Sanki yere basmıyor, havada boşluktaydım.
Ve bir gün, bir kahve köşesinde tanıdığım işçi dostum İsmail Usta…
Sonra kitaplar… Birçoğu İsmail Usta’nın hediye ettiği kitaplar…
Serseriler, Stepte, İstratsi, Mordasti, La Dam O Kamelya, Modam
Bovary, Jerminal, Benim Üniversitelerim, Kroyçer Sonat, Umumi
Tarih, Fransız İnkılabı Tarihi…’ İsmail Us...