Arjantin, 2018’de ülke ekonomisinin üretimi açısından, müthiş bir felaket yaşamaya başladı. Neredeyse 50 yıllık susuzluk sorunu, mısır ve soya fasulyesi kıtlığı yaratmış ve GSYiH değerini, kalıcı şekilde yüzde 2 düşürmüştü. Ülkenin parası peso da dolara karşı değerinin yarısını kaybetmişti. Enflasyon da yüzde 46 düzeyine çıkmıştı. Bu durumda ülke son üç yılda, ikinci resesyonunu yaşamıştı. Bu nedenle de Arjantin, geçen yıl mayıs ayında, IMF’den ülke tarihindeki en yüksek krediyi borçlanmak zorunda kalmıştı. Ülkenin Başkanı Mauricio Macri ise, ülkesinin en düşük itibarına gerilemişti.
Bay Macri aslında 2015’te Arjantin’in yere daha sağlam basması için seçilmişti. Mayıs 2018’de ise, ABD’de hem faizler yükseliyor hem de dolar değerleniyor ve bu ortamda ise yabancılar paralarını alıp kaçmaya başlıyordu. Tabii Arjantin, sermayesi ülke dışına kaçan ilk ve tek ülke değildi. Ne kredi faizini, mayıs ayında yüzde 40 düzeyine çıkarmak, ne de IMF’den öncelikle 50 milyar dolar kredi al