Martı Yonas bildiğimiz martılardan. Kocaman bir gagası, kocaman da pençeleri var. O, benim martım ama benim olduğunu bilmiyor. Arkadaşız onunla. Sanırım biliyorsunuzdur, eski zamanlarda deniz canlılarından beslenen martılar, İstanbul’un denizi kirlenip kıyıları betonlaşınca ekmek, simit gibi unlu ürünlerle beslenir oldular.
Benim Martı Yonas da sayemde makarna, pilav hatta zeytinyağlı yaprak sarmasına alıştı. Moda koyuna bakan balkonumun yanındaki klima motorunun kapağında ona sofra hazırlıyorum. Gelip yiyor. Kimi zaman arkadaşlarını da çağırıyor. Karnı doyunca geniş kanatlarını teşekkür anlamında çırpıp denize doğru süzülüyor. Bir iki tur attıktan sonra karşı apartmanın bacasına tüneyip hava açıksa güneşin keyfini çıkarıyor.
Bir süredir Kitap Fuarı nedeniyle Adana’dayım. Aklım onda, İstanbul’un bu karlı, buzlu günlerinde ne yer ne içer merak ediyorum. Ama o çöp poşetlerini gagasıyla delecek, içindeki ekmek kalıntılarını pençeleriyle çekip çıkaracak kadar akıllı bir kuş. Siz bakmayın o “kuş beyinli” aşağılamalara.
***
Bu yazıyı yazarken aynı zamanda da TBMM’deki anayasa değişikliğine ilişkin yapılan konuşmaları dinliyorum. Şu sıra Adalet Bakanı Bekir Bozdağ konuşuyor. Cumhurbaşkanının tarafsızlığından söz ederken örnek olarak Atatürk’ü veriyor, “O hem CHP genel başkanı hem de cumhurbaşkanıydı, tarafsızlığına halel mi geldi” diye soruyor.
İlginç bir dönüş! Bundan böyle Sayın Bakan, Atatürk hakkında “şunları korudu, şunları baskıladı” diye bir söz edecek olursa iki elim yakasında olacak!
Aklım yine arkadaşım Martı Yonas’a gidiyor. Belki yiyecek bulma konusunda zorlanıyordur ama eminim huzurludur. Onun TBMM’de ne olup bittiğini izlemek, hop oturup hop kalkmak gibi bir sorunu yok. Bir parça ayıp kaçacak ama o bir hayvan… Hayvanlar, doğaları gereği kendilerinden başka hiçbir şeyle ilgilenmiyorlar. Ne OHAL, ne KHK, ne terör, ne anayasa… Yesinler, içsinler, üresinler…
Martı Yonas bildiğimiz martılardan. Kocaman bir gagası, kocaman da pençeleri var. O, benim martım ama benim olduğunu bilmiyor. Arkadaşız onunla. Sanırım biliyorsunuzdur, eski zamanlarda deniz canlılarından beslenen martılar, İstanbul’un denizi kirlenip kıyıları betonlaşınca ekmek, simit gibi unlu ürünlerle beslenir oldular.
Benim Martı Yonas da sayemde makarna, pilav hatta zeytinyağlı yaprak sarmasına alıştı. Moda koyuna bakan balkonumun yanındaki klima motorunun kapağında ona sofra hazırlıyorum. Gelip yiyor. Kimi zaman arkadaşlarını da çağırıyor. Karnı doyunca geniş kanatlarını teşekkür anlamında çırpıp denize doğru süzülüyor. Bir iki tur attıktan sonra karşı apartmanın bacasına tüneyip hava açıksa güneşin keyfini çıkarıyor.
Bir süredir Kitap Fuarı nedeniyle Adana’dayım. Aklım onda, İstanbul’un bu karlı, buzlu günlerinde ne yer ne içer merak ediyorum. Ama o çöp poşetlerini gagasıyla delecek, içindeki ekmek kalıntılarını pençeleriyle çekip çıkaracak kadar akıllı bir kuş. Siz bakmayın o “kuş beyinli” aşağılamalara.
***
Bu yazıyı yazarken aynı zamanda da TBMM’deki anayasa değişikliğine ilişkin yapılan konuşmaları dinliyorum. Şu sıra Adalet Bakanı Bekir Bozdağ konuşuyor. Cumhurbaşkanının tarafsızlığından söz ederken örnek olarak Atatürk’ü veriyor, “O hem CHP genel başkanı hem de cumhurbaşkanıydı, tarafsızlığına halel mi geldi” diye soruyor.
İlginç bir dönüş! Bundan böyle Sayın Bakan, Atatürk hakkında “şunları korudu, şunları baskıladı” diye bir söz edecek olursa iki elim yakasında olacak!
Aklım yine arkadaşım Martı Yonas’a gidiyor. Belki yiyecek bulma konusunda zorlanıyordur ama eminim huzurludur. Onun TBMM’de ne olup bittiğini izlemek, hop oturup hop kalkmak gibi bir sorunu yok. Bir parça ayıp kaçacak ama o bir hayvan… Hayvanlar, doğaları gereği kendilerinden başka hiçbir şeyle ilgilenmiyorlar. Ne OHAL, ne KHK, ne terör, ne anayasa… Yesinler, içsinler, üresinler…