CHP’nin Türkiye genelindeki kemikleşmiş oy oranının yüzde 25
olduğunu söylüyoruz. Bu oranla parti her genel seçimden doğal
olarak “yenik” çıkıyor. Her yenilgiden sonra da parti içinden
yönetime istifa çağrıları yükseliyor.
Yönetim değişikliği bu yenilgi sorununa bir çözüm olabilir mi?
Konuyu tartışmaya açmak için Avrupa ülkelerinden örnekler vermek
istiyorum.
Bilindiği gibi dünyanın en köklü partilerinden biri ilk kongresini
1869 yılında yapmış olan Almanya Sosyal Demokrat Partisi’dir (SPD).
Partinin 2017 genel seçimlerindeki oy oranı yüzde 20.5’tir. Bu oran
SPD’nin 1972 yılındaki oy oranının (yüzde 45.8) yarısından
azdır.
Sosyal demokrasinin en güçlü olduğu ülkelerden biri olan İsveç’te
Sosyal Demokrat İşçi Partisi’nin son genel seçimlerdeki oy oranı
yüzde 31.01’dir.
İtalya’da Sosyalist Parti yıllar önce kapanmış, 1970’li yıllarda
yüzde 40’lara yakın oy alan İtalyan Komünist Partisi’nin bu yıl
yapılan seçimlerde ulaştığı oy oranı yüzde 0.33’tür.
Fransa’da uzun yıllar iktidar olmuş Sosyalist Parti’nin 2017
yılında yapılan seçimlerdeki oy oranı yüzde 7.44’tür. Parti bu
seçimlerde 2012 seçimlerine göre oylarının yüzde 21.91’ini
yitirmiştir.
İspanya’da 2016’da yapılan seçimlerde Sosyalist İşçi Partisi’nin
eriştiği oy oranı yüzde 22.63’tür.
Bu çerçeveyi Portekiz ve Yunanistan ile genişletebiliriz fakat
genel eğilim değişmeyecektir.
*** Avrupa genelinde tüm komünist,
sosyalist ve sosyal demokrat partiler 1980’lerde esmeye başlayan
neoliberal rüzgârların etkisiyle güç yitirmeye başlamışlardır.
Bu partilerin ortak yanlışı kendi temel ilkelerinden ödün vererek
rakiplerine benzemeye, bir başka deyişle “sağ’ı sağdan geçmeye”
çalışmak olmuştur. Bu eğilimin en belirgin örneğini 1998- 2005
yılları arasında Federal Almanya’da Şansölye (Başbakan) olarak
görev yapan Gerhard
Schröde...