Antikomünizm, yeniyetme montajcı kapitalistlerin, palazlanan
toprak ağalarının parlamentodaki temsilcilerine yön veren bir
“ideoloji” haline gelmişti. Amerikan emperyalizmiyle el ele, kucak
kucağa Türkiye’yi, Türkiye’nin zenginliklerini yağmalamak yolunda
bu ülkeye, bu ülkenin insanlarına karşı işlenen her suçu
meşrulaştıracak bir zemin oluşturuluyordu. “Her mahallede bir
milyoner” ancak bu zeminde yaratılabilir, büyük kentler ancak bu
zeminde yağmalanabilir, cılız ekonomimiz ancak bu zeminde yabancı
sermayeye teslim edilebilir, Demokrat Parti’nin “Türkiye’yi küçük
Amerika yapacağız” ülküsü ancak bu zeminde
gerçekleştirilebilirdi.
Nitekim öyle de oldu. Doğu’nun, Güneydoğu’nun toprak ağaları, gasp
ettikleri hazine topraklarını bu dönemde üzerlerine geçirdiler.
Amerikan emperyalizminin işbirlikçisi Demokrat Parti, Türkiye
Cumhuriyeti’ndeki “ilk talan harekâtının” siyasal-ideolojik
temsilcisiydi.
*** Daha sonraki yıllarda başlı
başına bir toplumsal soruna dönüşecek gecekondulaşma da bu dönemde
başladı. Büyük kent merkezlerinin dışında kalan geniş alanlar
Demokrat Parti yandaşlarının yağmasına açıldı. İktidar partisinin
il, ilçe, bucak başkanlarının denetiminde yeni yeni gecekondu
mahalleleri türüyordu.
1955 yılının 6-7 Eylül günlerinde İstanbul’un gecekondu
semtlerinden yola çıkan kalabalıklar, “milliyetçilik” adına
Samatya’da, Kumkapı’da, Beyoğlu’nda, Kurtuluş’ta, Adalar’da Rum
asıllı yurttaşlarımızın evlerine, işyerlerine saldırdılar.
Mallarını yağmaladılar. Papazlarını sünnet etmeye kalkıştılar. Bir
süre sonra bu kalkışmanın bir hükümet provokasyonu olduğunu
öğrenince şaşıracaktık.
Selanik’te Atatürk’ün evine bomba atarak “Başla!”
işaretini veren üniversite öğrencisi ilerleyen yıllar içinde
Türkiye bürokrasisinde önemli görevlere getirildi.