Güneydoğu’daki olaylar giderek daha kanlı bir duruma geldikçe
Kürt hareketi içinde “ak saçlılar” olarak
adlandırılanŞerafettin Elçi, Ahmet
Türk gibi önemli/etkili kişiliklerin Kürt sorununun
çözümü üzerine yaptıkları uyarıları anımsıyorum.
“Bu meseleyi çözebileceğiniz son kuşak biziz, barışı bizimle
sağlayamazsanız genç kuşakla konuşmayı bile
başaramazsınız” diyorlardı.
Hayat onların uyarılarını doğruladı.
Cumhurbaşkanı’nın “Dolmabahçe
mutabakatınıtanımıyorum” ve “Kürt sorunu
yoktur” sözleri sonrasında iki buçuk yıl süren çatışmasızlık
sürecinin sona ermesiyle birlikte bölgede öncelik PKK’nin gençlik
yapılanması Yurtsever Devrimci Gençlik Hareketi’ne (YDG-H) geçerek
kontrolden çıkmıştır.
Bu kuşak dünyaya gözlerini savaş içinde açmış, çocukluk yıllarında
köylerinin, mezralarının yakılarak boşaltılmasına tanık olmuş, ilk
gençlikleri zorunlu göçlerle gelip yerleştikleri büyük kentlerin
varoşlarında yoksulluk ve yoksunluk içinde geçmiştir. Yaşamöyküleri
ve deneyimleri kendisinden önceki kuşaklardan çok farklıdır.
Önceki kuşaklar yıllar içinde bölge ağırlıklı olarak kurulan
çeşitli siyasal partilerde belli düzeylerde demokrasi deneyimleri
edinmişler ve 1990’lı yıllarla birlikte ayrılıkçı düşüncelerden
vazgeçmişlerdir.
Genç kuşaklar ise üzerlerindeki antidemokratik baskılar
yoğunlaştıkça şiddeti/terörü“tek kurtuluş/özgürleşme
yolu” olarak görmeye başlamışlardır. Gençlerin bu eğilimi Kürt
hareketi içindeki “şahinler” tarafından desteklenmekte,
körüklenmektedir.
Bu gelişme “çözüm sürecinden” vazgeçen ve milliyetçi oy
hesaplarıyla güvenlikçi politikalara geri dönen AKP yönetiminin de
işine gelmektedir.