Genel olarak öfke, “doyurulmamış isteklere,
istenmeyen sonuçlara ve karşılanmayanbeklentilere
karşı verilen duygu” olarak tanımlanıyor.
Dün televizyonda Cumhurbaşkanı’nın bayram namazı çıkışında basına
yaptığı çözüm süreci ve HDP’ye ilişkin açıklamasını dinlerken bu
tanımlamayı anımsadım.
Cumhurbaşkanı öfkeli. Öfkesinin kaynakları yukarıdaki tanımlamayla
tümüyle örtüşüyor.
Başkanlık isteği sandığa çarpıp un ufak olmuş, 400 milletvekili
beklerken 258’de kalmış, AKP’nin yeniden tek parti iktidarı
beklentisi boşa çıkmış. Bir de üstüne HDP Eş Genel
Başkanı Selahattin Demirtaş’ın “Seni
başkan yaptırmayacağız!” tehdidi gelince…
Öfkelenmekte haklı.
Ne var ki aşırı öfke Cumhurbaşkanı gibi bir retorik ustasının bile
söylemlerini tutarsızlaştırıyor, içini boşaltıyor.
***
Çözüm süreciyle ilgili sözleri tam anlamıyla bir tutarsızlık
örneği. Süreci başlatan, başbakanken, Abdullah
Öcalan ile birlikte bizzat kendisi. Milli İstibarat
Teşkilatı’nı Oslo’da PKK/ KCK yetkilileri ile görüşmeye yönlendiren
de, İmralı görüşmelerine kapı açan da kendisi.
Tüm bu görüşmelerin amacı PKK/KCK’ye silah bıraktırmak değil miydi?
Dolmabahçe“mutabakatı”nda da aynı amaç güdülmüyor muydu?
Nitekim 3 Mart 2015 günü Dolmabahçe’de iktidar yetkililerinin HDP
sözcüleriyle kamuoyuna ortaklaşa açıkladıkları 10 maddelik
mutabakatın neredeyse tüm maddeleri üzerinde 2012 yılında Oslo’da
anlaşmaya varılmıştı.
Cumhurbaşkanı şimdi “Ben bu
mutabakatı tanımıyorum” diyor ve “bir mutabakat
sağlanacaksa bu ancak TBMM’de tüm partilerin katılımıyla
söz konusu olabilir” diye ekliyor.