İlk gençlik yıllarımda en çok okuduğum kitaplar arasında başı
çekenler Frank Morrison
Spillane’in Mike (Mayk) Hammer romanlarıydı.
Spillane, bu seriden altı kitap yayımladıktan sonra çalışmalarına
ara vermişti. Fakat Türkiye’de bu kitaplara talep öylesine yüksekti
ki ünlü yazarımız Kemal Tahir ile
Afif Yesari kollarını sıvamışlar,
birbirleriyle yarışırcasına her hafta birer “Mayk Hammer” romanı
yazar olmuşlardı. Kitabevi rafları 100’ün üzerinde “sahte” Mayk
Hammer cep romanlarıyla doluydu.
Bu kitapların neredeyse tümü, “Mayk Hammer, New York -
Manhattan’daki 5. Cadde ile Broadway’in birleştiği Jimmy’nin barına
girip uzun taburelerden birine oturup dirseklerini çinko kaplı
tezgâha dayadı ve bir bardak buzlu viski söyledi. Yanındaki
taburede kızıl saçlı, dünya güzeli sekreteri Velda oturuyordu...”
tümceleriyle başlardı.
Gün geldi Türkiye giderek bir polisiye film platosuna dönüştükçe bu
romanlara ilgi oldukça azaldı.
*** Nasıl azalmasın? Türkiye, zaman
içinde hiçbir polisiye yazarının aklına gelmeyecek badireler,
olaylar, trajediler yaşadı. Askeri darbeler, darbe girişimleri,
idamlar, tıka basa dolu cezaevleri... Artan fuhuş, artan kadın ve
çocuk cinayetleri... Toplumun her kesiminde baş gösteren
yolsuzluklar, hırsızlıklar...
Korkuyla uyanır bir toplum olduk.
Yaşadığımız günlere bir bakın! New York’ta bir dava başlıyor. Sanık
Halk Bankası Genel Müdür Yardımcısı Mehmet Hakan
Atilla. ABD’nin İran’a yönelik yaptırımlarını deldiği ve
bankacılık sahtekârlığı yaptığı gerekçesiyle New York’ta FBI
tarafından tutuklanmış. Baş tanık ise İran asıllı bir Türk
vatandaşı Rıza Sarraf.
Şaibeli bir kişi.
AKP iktidarı ise kendisini destekle...