Stratejik ortaklıklar genelde ekonomik faaliyetlerde bulunan
işletmeler arasındaki çıkarlara dayalı işbirlikleridir. Devletler
arasındaki stratejik ortaklıklar ise görece yeni
uygulamalardır.
Stratejik ortaklık en basit tanımıyla iki veya daha fazla gücün
çeşitli hizmet ve çıkarlar doğrultusunda kurdukları ortaklıklardır.
Bu ortaklık, büyüme ve gelişme yönünde ya da başka hedefleri
gerçekleştirmek amacıyla kurulur.
Stratejik ortaklık kavramı gündemimize Suriye iç savaşıyla birlikte
girmiştir. Devlet yetkililerimiz başından beri başat stratejik
ortağımızın Amerika Birleşik Devletleri olduğunu dile
getirmişlerdir. Oysa zaman içinde bu durum değişmiştir. Uzunca bir
süredir izlediğimiz gibi Suriye, Irak genelde de Ortadoğu’ya
ilişkin olarak ABD ile hedeflerimiz ayrışmıştır.
Örneğin, ABD’nin Suriye’deki stratejik ortağı askeri/siyasal
hedeflerinin örtüştüğü, Türkiye’nin yıllardır mücadele ettiği
“düşmanı” PKK’nin bu ülkedeki uzantıları olan PYD/YPG örgütleridir.
Bu örgütlerin Türkiye sınırında özerk ya da bağımsız bir Kürt
devleti kurma hedefiyle ABD’nin Suriye’yi kendi çıkarlarına uygun
bir federal devlete dönüştürme hedefi örtüşmektedir. ABD,
Suriye’nin IŞİD’den temizlenmesi olarak belirlenen yakın askeri
stratejik hedefi doğrultusunda PYD’nin askeri gücü YPG’yi eğitmekte
ve en modern silahlarla donatmaktadır. YPG’nin personel gücünün 70
bnin üzerinde olduğu belirtilmektedir.
Böyle bakıldığında iki ülke arasındaki ekonomik ilişkiler hariç
tutulacak olursa ABD’nin NATO’da müttefiki olması dışında Türkiye
ile bir işbirliğinden/ ortaklığından söz etmek mümkün değildir.
Öte yandan Türkiye, Kazakistan- Astana’daki görüşmelerle birlikte
ABD’nin bölgedeki rakibi Rusya ve ABD’nin hasım olarak gördüğü İran
ile somut bir işbirliğine gitmiştir. İdlib’e Türk askeri
gönderilmesi bu işbirliği...