Bizler, “Bu millet kıraathanesi işi de ne ola ki?” diye tartışırken, Cumhurbaşkanı Eskişehir mitinginde açıkladı: Erdoğan, “Kıraathane dedim, kıraathane için kumarhane dedi. Kıraathane okuma evidir. Gençlerimizi malum yanlışlıkların olduğu internet kafelerden kurtaralım istiyoruz. Bunların böyle bir dertleri var mı? Eşek ölür kalır semeri, insan ölür kalır eseri. Eskişehir’e de yakışır mı? Buralarda çay, kahve var. Kek var, hatta çorba da var...” dedikten sonra ekledi: “Ama burada tatarböreği de yapabiliriz. Bir köşesinde de onu yapabiliriz.”
Duyunca “İşte budur!” dedim.
Daha önce de Niğde’de kıraathane mönüsüne simidi katmıştı.
Cumhurbaşkanının proje dünyası uçsuz bucaksız bir umman, bir okyanus... Proje üstüne proje, proje üstüne proje... Biz dinlemekten yoruluyoruz, o anlattıkça anlatıyor. Anlatmaktan yorulmuyor.
Tatarböreği de ucu açık olduğunu anladığımız o muhteşem kıraathane projesinin son halkası.
“Okuma evinde tatarböreği ne arıyor?” diye sormayın boş yere. Onu artık tanıyoruz, düşünmüş, taşınmış, karar vermiş. Ne diyor halkımız? “Yaparsa Erdoğan yapar!”
***
Hayal etmesi bile güzel... Ülkenin dört bir yanında adım başı millet kıraathaneleri... Milletin işsizlikten kırılan genci de yaşlısı da doldurmuş bu mekânları... Gelsin kahveler, gitsin çaylar... Simit, kek ve ille de tatarböreği...
Başka ne istesin bu millet?
Bizim gibi “eski Türkiye” kafalılar hâlâ bambaşka yerlerde, detaylarda boğuluyor.
Örneğin ben!