Şeyh Sait isyanının bastırılmasından hemen
sonra TBMM 4 Mart 1925
günü “Takrir-i Sükûn” (Huzurun Sağlanması) kanununu
kabul etti.
Kanunun 1. maddesi şöyleydi:
“İrticaa ve isyana ve memleketin nizam-ı
içtimaisini (toplumsal düzen) ve huzur vesükûnunu ve
emniyet ve asayişini ihlale bâis (bozmaya
yönelik) bilumum teşkilât ve tahrikat ve teşvikat ve
teşebbüsat ve neşriyatı (örgütlenmeleri, kışkırtmaları,
yüreklendirmeleri, girişimleri ve yayınları), Hükümet,
Reisicumhurun tasdikiyle ve re’sen ve idareten men’e
mezundur (kendi başına yasaklamaya yetkilidir). İş bu
ef’lerbabını (bu eylemleri işleyenleri) Hükümet, İstiklâl
Mahkemesi’ne tevdi edebilir.”
Bu kanun salt Kürtlerin değil, İslamcıların ve sosyalistlerin de
her türlü örgütlenme, siyasi ve basın- yayın faaliyetlerine karşı
işletildi. İki yılda bir uzatılan bu yasanın yerine daha sonra Türk
Ceza Kanunu’nda çeşitli yasa maddeleri, Terörle Mücadele Yasası
ikame edildi. TCK’nin 140,.141., 142. ve 163. maddeleri nedeniyle
ülkede cezaevi koğuşlarını içeriden görmemiş aydın kalmadı.
Kürtlere neredeyse “k” harfini telaffuz etmeleri bile
yasaklanırken, kurulan tüm sosyalist ve İslamcı partiler ardı
ardına yasaklandı.