Haklı...
Tarihte de hep böyle olmuş.
Liman kenti olan İzmir’in ekonomisi de, sosyal hayatı da hep canlı
olmuş.
Ege Ekonomiyi Geliştirme Vakfı’nın düzenlediği son zirvede çok
çarpıcı bir veri açıklandı.
2016’da İstanbul’dan İzmir’e 26 bin kişi taşınmış.
Yani İzmir’e gelen sayısında bir artış var.
Bu artışta çok neden bulunuyor.
En başta da İstanbul’un giderek artan nüfusu, çözümü zor trafik
sorunu ve toplumsal olaylar...
Nitelikli göçten çekinmemek gerekir.
Eğer İzmir’in gelecek hedeflerine uygun insanlar kente geliyor,
onlara iş imkanları yaratılıyor ve kent silueti korunuyorsa bence
hiçbir sakınca yok.
***
Son dönemde İzmir trafiğinden şikayetçi olan çok...
Herkes bunun nedeni olarak tramvay inşaatını gösteriyor.
Elbette tramvayın bunda etkisi var.
Ama sorun sadece bu projeyle ilgili değil.
Dikkat ediyorum.
Araçların neredeyse tamamına yakınında tek kişi seyahat ediyor.
İkinci ve üçüncü yolcunun olduğu araçların sayısı o kadar az
ki...
Açık yazıyorum.
Toplu taşıma araçlarını kullanmadığımız sürece bu trafik sorunu
çözülmez aksine bu durum daha da ağırlaşır.
***
Görünen köy kılavuz istemez.
İzmir’in nüfusu 4.5 milyondan 7 milyona doğru gidecek.
Eğer hükümetlerin politikalarında radikal değişikler
yapılmayacaksa, bölgesel kalkınma modellerinde bir değişiklik
olmayacaksa İzmir 2040’larda bu rakamı görecektir.
O zaman da bugünkü görüntüyü arar hale geliriz.
Öncelikle toplu taşımayı teşvik etmemiz, yatırımları bu yöne
kaydırmamız gerekir.
Ama daha da önemlisi seyahat alışkanlıklarımızı da
değiştirmeliyiz.
Yerel yönetimlere düşen büyük görevler var.
Ama büyük şehirlerimizin gelecek stratejilerinde yerel yönetim
kaynakları yeterli olmayacaktır.
O yüzden merkezi hükümetlerin de bu destekleri kaçınmaması
gerekir.
İkinci çevre yolu şart
Yazıyorum her fırsatta, tekrar edeyim.
İzmir’in ikinci bir çevre yoluna ihtiyacı var.
Hem de yarın değil, bugün var.
O yüzden körfez geçişi kadar, ikinci çevre yolunu da kentin
gündemine getirmeliyiz.
Kitap için ayırdığımız
süre 1 dakikaymış
Masama son dönemde çok sayıda kitap geliyor.
Bunları ara ara sizlerle paylaşıp, yazarları tanıtacağım.
Bakıyorum, birçoğu yeni yazı dünyasına girmiş, ilk kitaplarını
imzalamış yazarlar…
Kitap satışlarında artış olduğunu biliyorum.
Yakından takip ediyorum.
Aslında bu sevindirici bir gelişme, bu da yeni yazarları teşvik
ediyor.
Edebiyat dünyasının yeni isimlere her zaman ihtiyacı var.
Yine de kafamı karıştıran bir veri geçenlerde dikkatimi çekti.
Araştırma televizyon, telefon ve kitaba ne kadar vakit
ayırdığımızla ilgiliydi.
Televizyon ve telefon elbette yarışıyor.
İkisine de üçer saatten fazla bir zaman ayırıyoruz.
Yani neredeyse çalışma saati kadar, neredeyse uyku saati kadar bir
zamanı televizyon ve telefona ayırıyoruz.
Son dönemde artan kitap satışları beni çok umutlandırmıştı.
Tabii araştırmayı okuyunca hayal kırıklığına uğradım.
Kitaba günlük ayırdığımız zaman 1 dakikaymış.
Evet; bir dakika...
Yani facebook, instagram sayfalarında saatlerce vakit geçirirken,
kitap için bize düşen ortalama 1 dakika...
Bunun anlamı şu...
Bir kesim kitap okurken ve kitap satışlarını artırırken; bir kesim
de hiç okumuyor.
Okuyanlar için seviniyor, okumayanları da anlamadığımı
söylemeliyim.
Dernekle kulüp yönetme dönemi bitmiştir