YEREL seçimler yaklaşıyor.
Parti teşkilatlarında bir hareketlilik gözlemliyorum.
Bir de görevde olan başkanlar, meclis üyeleri kendi dönemlerini
anlatma çabaları içerisinde...
Bizde Genel Merkez “Tamam” demeden, başkanlar, kadrolu adaylar
“Tamam” demiyor.
Bana kalsa siyasetteki her göreve bir süre sınırlaması
getirilmeli.
Çünkü siyaset gerçekten zor bir iş...
Seçmenin karşısında her zaman hazır olacaksınız, her zaman görev
heyecanıyla hareket edeceksiniz.
Siyaseti dört dörtlük yapmak istiyorsanız; bunlar kolay işler
değil.
Kendinizden, ailenizden ödün vereceksiniz.
O yüzden süre sınırlamalarının doğru olduğunu düşünüyorum.
Aksi halde siyaset bir bayrak yarışı olmaktan çıkıyor ve bir
mesleğe dönüşüyor.
Peki...
Bu seçimlerde ön seçim, ön yoklama gibi tercihler kullanılır
mı?
CHP; bir önceki genel seçimde önseçim yöntemini denedi ama istediği
sonucu aldığını düşünmüyorum.
Önseçimleri destekliyorum, aday adayları önce kendi parti
teşkilatlarında bir sınav vermeliler.
Yine de bir şerhim var.
Bu teşkilatlarla değil.
O yüzden siyasi partiler yasasının mutlaka düzenlenmesi
gerekir.
Parti örgütlerinde kendini gösterip bu yoğunluğun içinden çıkmak
gerçekten zor...
Oysa Türkiye’nin beklentisi siyasete kalite getirecek, makas
değiştirecek, yeni bir bakış açısını Türkiye’ye sunacak
isimlerdir.
Her Meclis’te bir yenilenme oluyor ama bunu yeterli görmemek
lazım.
Ön seçim, ön yoklama gibi yöntemler teşkilatları kırmamak, üzmemek,
küstürmemek için yapılıyor.
Ama ortaya çıkan listeler kimi ne kadar tatmin ediyor, bunu çok iyi
düşünmemiz gerekir.
Herkesin aday adayı olma hakkı elbette var.
Ama kadrolu adayları da biraz ayıklamamız gerekiyor.
İttifaklar olursa
adayların kimler
olacağı önem kazanır
DİĞER yerleri bilemem.
Ama Ege’nin başkanlarının birer kez daha bu görevi istediklerini
görüyorum.
CHP İzmir’de bazı ilçelerin değişebileceği söyleniyor.
Bunun için büyükşehirdeki durumun netleşmesi bekleniyor.
1 Ekim’e az kaldı; Aziz Kocaoğlu’nun kararı merakla bekleniyor.
AK Parti’de henüz bir liste çalışması yok ama kimlerin
olabileceğinin tarifi var.
İzmir’in özelinde şunu unutmamak gerekir.
Geçmiş seçimlerde MHP’nin oyları ağırlıklı olarak Kocaoğlu’na
gitmişti.
İlçelerinde kendi adaylarına oy veren MHP seçmeni, büyükşehirde
daha güçlü olarak gördükleri Kocaoğlu’na destek vermişlerdi.
Elbette böyle işaret yoktu ama seçmenin sandıktaki tercihi böyle
olmuştu.
Oy oranlarından bu net görülüyordu.
Şimdi Cumhur İttifakı’nın belediye seçimlerinde de olma ihtimali
yükseldi.
MHP üç büyükşehirde AK Parti adaylarını destekleyebilir.
Bu da İstanbul, Ankara ve İzmir’de ilginç bir seçim sürecini
bizlere gösterebilir.
İttifaklar netleşirse; o zaman adayların kimler olacağı çok daha
önem kazanacak.
Asıl odaklanmamız gereken
BİZDE böyledir.
Birçok şey olur ama dolar biraz dalgalandı mı, herkes pür dikkat
kesilir.
Taksiye bindim; sohbete dolarla başladık, dolarla bitirdik.
Eve su getiren arkadaşa, “İşler nasıl” diye sordum; dolardan açtı,
dolardan kapattı.
Mağazaya girdim; biraz konuşunca alacağım ürünü değil, doları test
ettik.
Özetle durum bu...
Dövizin dalga boyutu artınca bizim de boyutumuz değişiyor.
Döviz iner...
Önemli olan ekonomide gerçekçi adımlar atmamızda...
Üretime ve ihracata odaklanmalız.
Bizim konsantrasyonumuz asıl bu konulara olmalı.