TÜRK amatör denizciliğinin meşalesini Sadun Boro yakmıştır.
Ve onun arkasından binlerce insan gitmiştir.
O insanlardan birini bugün anlatacağım.
Meslektaşım, büyüğüm Meriç Köyatası’ndan...
Köyatası, yıllarca denizcilikle ilgili yazılar yazdı, yazı dizileri
hazırladı.
Bir gün Sadun Boro’yla sohbet ederken, “Karmaşık konuları basit ve
anlaşılır şekilde yazıyorsun. Dergi yetmez, bir kitap yaz” deyince
Köyatası bunu bir emir kabul ediyor.
Bilgisayarının başına geçip yazmaya başlıyor.
“Denizde yaşamak...” koyuyor kitabının adını, bir de not
düşüyor.
“Yeni başlayanlar için tekne yaşamının sırları...”
Meriç Köyatası’nın dostları kitabı okuduktan sonra şöyle demeye
başlamışlar...
“Teknede yapılması gerekenleri bilmek yetmiyor. Yapılması
gerekenleri, tekneye misafir olarak gelenlere eksiksiz anlatabilmek
önemliydi. Çanta hazırlığından, seyir güvenliğine kadar birçok
bilgiyi, kitabı okutarak gelen misafirlere aktarıyor, zahmetten
kurtuluyoruz...”
***
Meriç Köyatası’na göre kimse anasının karnından denizci doğmuyor.
Ama deniz insanı olmak için bazı kuralları yerine getirmek
gerekiyor.
“Denizde yaşamak” aslında bu kuralları çok güzel bir dille
anlatıyor.
Tabii, içinde anılar da var, yaşanmışlıklar da...
***
Meriç Köyatası diyor ki...
“Ben 12 yaşında Sadun Boro’nun dünya seyahatini anlattığı ‘Pupa
Yelken’ kitabını okuduğumda yelkenli tekne hayali kurmaya
başlamıştım. Ne mutlu ki, büyük bir tesadüf eseri, Sadun Boro’nun
dünya seyahatinden önceki teknesi Harem, altı yeri el
değiştirdikten sonra bir arkadaşımla birlikte benim ilk teknem
oldu. Sonra Sadun Boro ile tanışma ve yakın çevresinde buluşma
şansı yakaladım. Boro, sadece denizci değil, çok sıkı bir çevre
ve...