Güzel, düzenli, örnek olanı kısa sürede bozup çirkinleştiren, karmaşık hale getiren ve de kötü örneğe dönüştüren bir yapımız var.
Birkaç gündür ulusal medyanın gündeminde Alaçatı var.
Malum Fatih Terim’in de karıştığı bir kavga var ve o kavga dallanıp
budaklanarak anlatılıyor.
Futbolun çok sevildiği bir ülkede, milli takımların başındaki ve el
üstünde tutulan bir kişinin böyle bir olaya karışmış olması her
ülkede bir skandaldır.
Neyse konu yargıya taşınmıştır, bundan sonrasına mahkemeler
bakacaktır.
Ama böyle bir olay Alaçatı’nın imajına, algısına büyük zarar
vermiştir.
Meslektaşlarımız Çeşme’yi, Alaçatı’yı şimdi yerden yere
vuruyor.
Haklı oldukları çok gerekçeler var.
Çocukluğumuzun Çeşme’si artık yok ve bir daha hiç olmayacak.
Ama sorarım; hangi tatil beldemizi koruyabildik ki, hangi şehrimizi
rakipleriyle yarışabilecek hale getirdik ki?
Sayamazsınız, parmakla gösteremezsiniz.
Gördünüz İstanbul’un halini...
Kabul; bir haftalık yağmur bir saatte yağdı.
Kabul; bu bir afet...
Kabul; hangi kente bu kadar şiddetli yağmur yağsa, buna yakın
görüntüler ortaya çıkar.
Ama lütfen şu soruyu da sorun...
Bu yaşananlardan sadece siyasetçiler, belediye başkanları mı
sorumlu, vatandaş olarak hiç mi bizim günahımız yok.
Hiç bitmeyen bir inşaat sevdamız, hiç kesilmeyen bir rant
çabası...
Bir yerde patlayacağı belliydi.
Asıl sormamız gereken soru şu..