Bence etmez...
Bütün bunların yanına sporu, sanatı, sosyal hayatı, sivil toplumu
eklemezseniz; hep bir yanınız eksik kalır.
Spora da böyle bakıyorum.
Spor yapmak da, spor karşılaşmalarını izlemek de benim için
öyledir.
Göztepe’nin başarılarıyla gurur duyuyoruz.
Altınordu’nun yarattığı örnek modelle gurur duyuyoruz.
Pınar Karşıyaka’nın salonlara getirdiği heyecanla, şampiyonluklarla
gurur duyuyoruz.
Arkas’ın İzmir’e yeniden voleybol aşkını tattırmasından gurur
duyuyoruz.
Velhasıl...
Sporsuz bir hayatı ben hem kendi hayatımda, hem İzmir’de, bu ülkede
düşünemiyorum.
Ve İzmir’in bu yönünün eksik ve zayıf kaldığını düşünüyorum.
İş dünyası spora İzmir’de hep uzak kaldı.
Ama sporun giderek büyüyen bir endüstri olduğunu hatırlatmak
isterim.
Birkaç duygusal konuşmayla
yönünü kaybedecek değil KSK
PERŞEMBE gecesi Karşıyaka Spor Kulübü’nün kongresini izlemeye
gittim. Karşıyaka tarihinin en sıkıntılı günlerini yaşıyor. Daha
kötü günler de yeşil kırmızılıları bekliyor olabilir.
Çünkü kongreden biraz umutsuz ayrıldım; Karşıyaka bu haliyle yoluna
devam edemez.
Nedenini anlatayım?
1912’de kurulan Karşıyaka’nın mazisi başarılarla doludur. Büyük bir
camiadır. Ve geçmişin hafızası sayısız anı ve tarihsel miraslarla
süslenmiştir.
Bu iyi bir şeydir elbette...
Ama aynı zamanda da tehlikelidir.
Karşıyaka bugün bunun dezavantajlarını yaşıyor.
Bir türlü o maziden kurtulup geleceğe bakamıyor.
Camia çok duygusal, dolayısıyla çok kırılgan...
Oysa bugün soğukkanlı olmak gerekir.
Ve daha da önemlisi gerçekçi...
Bir stratejiniz olmazsa krizden ç...