Depardieu’nün canlandırdığı Robert Taro, yıllarca süren belediye başkanlığı döneminde kenti bir arada tutmaya çalışıyor. Ancak Marsilya sadece bir liderin değil, bir kentin karmaşık yapısının, göçmenlerle birlikte değişen sosyal dokusunun ve bu değişimin getirdiği zorlukların hikayesini anlatıyor. Bu dizide gördüğümüz; istikrarsızlığın ve sosyal çatışmaların, aslında tüm Avrupa’da yükselen bir tehlikenin aynası olduğuydu.
Film ve dizi dünyası bize sadece hayal ürünü hikayeler sunmaz; aynı zamanda toplumun nabzını tutar, geleceğe dair öngörülerde bulunur. “Marseille” de Fransa’daki göçmen politikalarının yetersizliğini ve toplumda yarattığı gerilimi önceden göstermişti. Gerçek hayatta da Fransa’nın banliyölerinde ve büyük şehirlerinde yaşanan olaylar, Marsilya’nın distopik anlatısını doğrular nitelikteydi.
Göç insanlık tarihi kadar eski bir olgu. Ancak modern zamanlarda özellikle Avrupa’da; göçmen krizleri devletlerin yönetim kapasitelerini zorluyor. Fransa’nın ve Avrupa’nın birçok ülkesinin karşı karşıya kaldığı göçmen sorunları, yalnızca sınırları kapatmakla ya da mülteci kampları inşa etmekle çözülemez. Galiba göçmen politikalarının insan merkezli, sürdürülebilir ve entegre edici olması şart.