Bizim çocukluğumuzda bağdan elma yürütmek, bostandan salatalık ve havuç araklamak adeta bir çocukluk geleneğiydi. “Bağa düşmek” suç olarak dahi görülmez, tersine çocuk için “büyüme şartı” sayılırdı.
“İnek” diye tabir edilen, asosyal, kuralcı, çalışkan bir öğrenci türünün mensubu olarak, bağa bostana düşme işine hiç sıcak bakmazdım. Kurallara aykırı ve rahatsız edici bir macera olarak görürdüm.
Ancak, o coğrafyada büyüyen her çocuk gibi benim için de bağa/bostana düşme bir “büyüme” şartıydı ve zamanı gelmişti. O büyük maceradan kaçamazdım.
Bizim evden...