Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, defalarca yeni dönem
belediyeciliğini “gönül belediyeciliği” olarak
adlandırdı.
CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu’nun tercihi ise
“derman belediyeciliği” oldu.
Bu kavramların açılımının ne olduğunu anlatan oldu mu?
Ben şahsen duymadım.
Tersine, bütün adaylar hâlâ proje diye, belediyelerin zaten zorunlu
görevleri olan altyapı projelerini açıklıyor.
İstanbul’a bakın: Binali Yıldırım
da Ekrem İmamoğlu da öncelikli olarak trafik
sorununu çözmeyi vaat ediyor. Oysa bu zaten bir görev.
İstanbul’u, son dönemde ağırladığı yabancı
turistlerin sayısıyla dünya zirvesine yerleşen
Bangkok gibi zirveye çıkarmayı vaat eden oldu mu?
Sadece Bangkok mu? Bakın, Dubai,
Singapur ve Kuala Lumpur gibi kentler de
turist çeken kentler sıralamasında Paris ve
Londra’nın tahtını sallıyor.
İstanbul’u, Moskova ya da
Viyana gibi turistlerin 500 Euro’ya yılbaşı konser
bileti satın aldığı bir kente dönüştürme vaadini duydunuz mu?
Ben bunları değil ama millet kıraathaneleri ve bahçeleri konusunda
birbirleriyle yarışan adayları duydum.
Peki “yeni” diye sunulan “gönül
belediyeciliği”, trafik, su, kanalizasyon gibi temel
altyapı sorunlarını çözüp, üzerine de bedava kek yiyip, çay
içebileceğimiz millet kıraathanelerinden, özgürce
yuvarlanabileceğimiz millet bahçelerinden mi ibaret?
Ya “derman belediyeciliği”?
CHP, kent yoksullarının dertlerine derman olmayı
mı hedefliyor? Yıllardır bu konuda AK Parti’yi
eleştirdiği halde, kömür ve makarna dağıtma işine mi girecek?
Yoksa “karnımızı nasıl doyuracağız” diyerek,
katılımcı bir yerel yönetim anlay...