Ankara’ya tek başıma geldiğim ilk günü dün gibi anımsıyorum.
Keçiören kavşağında inmemi, önünde “asfalt” yazan Keçiören dolmuşuna binmemi öğütlemişlerdi.
Dedem, “şoföre ve muavine defalarca Keçiören kavşağında inecek” demişti. İnsan, 16 yaşında doğup büyüdüğü yerden ayrılıp, devasa bir şehre tek başına giderken ister istemez ürküyor. Buna bir de aileden uzun süreliğine ayrılmanın verdiği hasret eklenmişti. Korku ve hasret duygusu o kadar ağırdı ki yol boyunca içten içe ağlamış, gözyaşlarımı içime...